ENDONEZYA”NIN CAVA ADASI”NDAKİ BOROBUDUR TAPINAĞI DÜNYADAKİ EN BÜYÜK BUDİST TAPINAĞI. İKİ YÜZYIL ÖNCE BULUNDUĞUNDA ARKELEOGLAR ARASINDA ŞAŞKINLIKLA KARŞILANMIŞTI. BUDİZMİN MERKEZİNDEN ÇOK UZAKTAKİ TAPINAĞIN GİZEMİ NEYDİ?
Yüzlerce kabartmada Buda”nın hayatının anlatıldığı tapınağın neden Budizmin doğum yerinden çok uzakta yapıldığı bilinmiyor.
Borobudur, 1997”de UNESCO Dünya Kültür Varlıkları Listesine alınan Güneydoğu Asya’daki en eski anıt, güney yarıküredeki eski dönemlerden kalma en büyük anıtsal yapı ve dünyanın en büyük budist tapınağı.
Yapı, MS 775-842 yılları arasında Java Adasında hüküm süren Sanjaya ve Sailendra hanedanları tarafından inşa ettiriliyor, tamamlanmasından çok az bir süre sonra, 856”da hindu işgalinden sonra terkediliyor. Bu bilgileri sizlere aktardığımız Faruk Budak”ın kendi özel sitesinde bu tapınakla ilgili olarak verilen bilgilere göre 10”ncu yüzyılda üzeri volkanik küllerle, bitki örtüsü ile kaplanmaya başlıyor ve tamamen unutuluyor. 1814 yılında bir ingiliz albay tarafından keşfediliyor.
1855”te başlayan temizleme ve restorasyon çalışmaları neredeyse yüz yıl sürüyor. 1973”te 27 ülke, çeşitli sivil kuruluşlar ve UNESCO’nun desteklediği on yıl sürecek bir restorasyon projesi başlatılıyor. 1983 Şubat’ında, eski devlet başkanı Suharto 25 milyon dolarlık projenin tamamlandığını ilan ediyor. Restorasyon sırasında çekilmiş ve müzede sergilenen eski siyah beyaz görüntüler, nereden nereye gelindiğini çok iyi anlatıyor.
Bilim adamları, ilk temizleme çalışmalarından beri yapının orijinal şekli hakkında çeşitli yorumlarda bulunmuşlar. Alman bilim adamı Hoenig, tapınağın dört ana yönde dört ana girişi olduğunu ve dokuz katlı olduğunu söylüyor.
Doğuya bakan ana girişten giren bir budist hacı, her iki tarafı da budist öğretiye ait rölyeflerle dolu açıkhava koridorlarında yükselerek yaptığı yaklaşık beş kilometrelik uzun dairesel yürüyüş sırasında, günümüzün metaryalist dünyasından kurtularak sembolik olarak nirvana aşamasına ulaşıyor. İnanışa göre ilk katı temsil eden ilk beş terasta 432 Buda heykeli, ikinci katı temsil eden yukarıdaki üç terasta da içerisinde birer buda heykeli olan 72 stupa bulunuyor. Nirvanayı temsil eden dokuzuncu kattaki ana stupanın içi boş.
ÇOŞKUN ARAL”IN GÖZÜYLE BOROBODUR TAPINAĞI
Coşkun Aral ”Terörün vurduğu ülke” başlıklı yazısında 24 Mart 2003 tarihli Akşam gazetesinde bakın bu gizemli tapınakla ilgili izlenimlerini nasıl anlatmıştı.
Endonezya”yı ilk tarih kitaplarında keşfetmiştim. Daha sonraları edindiğim fotoğraf kitaplarında muhteşem güzelliğine tanık oldum. Hayallerim beni sonunda Endonezya”ya uçurdu. İlk kez 1980 ortalarında, Sipa Press”te çalışırken gittiğim Endonezya”ya birçok kez gitme fırsatı buldum.
Endonezya oldukça büyük ve farklı bir ülke. 17 bin 500 adası, Ekvator boyunca bir yay çizerek 214 milyonu aşan nüfusu barındırıyor. Dünyanın en çok turist alan bu ülkesi, savaşlar ve terör nedeniyle bu ününü kaybetti. Şaşırtıcı doğal güzellikleri, tropikal ormanları, sakin gölleri, çılgın nehirleri, derin okyanusları, adalarının su altına kadar uzanan güzellikleri, bugün eski ilgiyi göremiyor. Türkiye Endonezya”yla 1569 yılında tanıştı. Müslüman Aceh Devleti”ne yardım etmek için, Kurdoğlu Hızır Reis komutasında 15-20 parçalık bir kuvvet gönderildi. Böylece Osmanlı hakimiyeti ve gücü Uzakdoğu”ya kadar uzanmış oluyordu. O dönemlerden bugüne . En son cennet adası Bali”de patlayan bombayla, turizmine de son darbe vurulmuş oldu.
Sömürgeci tarih
16. yüzyılda Portekizli sömürgeci güçlerin adaya gelmesiyle Endonezya”nın egzotik kültürü ve doğal güzellikleri batılı yazar ve ressamların ilgisini çekti. Canlı tasvirler ve romantik anılarla döndüler ülkelerine. Fotoğraf makinesinin icadıyla birlikte 19. yüzyılın başlarında, daha önceden gelmiş yazarların ve ressamların tasarladıklarının, anlattıklarının yetersiz kaldığı anlaşıldı. Endonezya gerçekten büyüleyiciydi. Endonezya”nın verimli topraklarında, 19. yüzyıl sonlarında Hollandalılar”ın getirdikleri ve tanıttıkları tütün, kahve, şeker, kauçuk ve çay yetiştirilmeye başlandı. Hollandalılar köylerden oluşan bu ülkeye şehirler kurmaya başladılar. Bu şekilde gelişen sömürgeci tarih, bugünün Endonezya”sının temellerini attı.
Batıya doğru uzanan adaları Asya özellikleri taşırken, doğuya uzanan adalar, Avustralya özelliklerini taşıyor. Sumatra, Borneo, Java ve Bali adaları zoolojik ve biyolojik olarak Asya”ya benzerken, Irian Jaya ve ona komşu adalar Avustralya”ya benziyor. İki biyolojik bölge arasında kalan en büyük ada olan Sulawesi, doğa tutkunları için ayrıcalıklı bir önemde.
Buda”nın tapınağı
11 Eylül sonucu ülkenin üzerine çöken terör bulutları, Borobudur”un üzerindeydi. Yanardağdan çıkan dumanlar Borobudur”un silüetini pusluyordu ve ben bu yapının ne kadar muhteşem olduğunu hissedebiliyordum. Yaklaştıkça büyülendiğim, yapılışındaki zekaya ve yapıyı saran felsefi ruha hayran kaldığım Borobudur”da, turistler yerine sadece yerliler ve ilahiyat öğrencileri vardı.
Borobudur Tapınağı dünyanın en harika yapılarından biri olarak ifade ediliyor. Her ne kadar yaşı bilinmiyor olsa da, M.S. 7. yüzyıl sonu ile 8. yüzyıl başında Sanmaratungga tarafından inşa edildiği sanılıyor. Bir buçuk yüzyıl boyunca Java”da Budizmin ruhani merkezi olan Borodudur, 1814”te Sir Thomas Stanford Raffles keşfedene kadar tüm sırlarını sakladı. 55 bin metre karelik lav kayası, bir dağın üzerine piramit şeklinde altı dikdörtgen yapı, üç teras ve tepe noktayı oluşturan kubbe yerleştirilmiş ve bu devasa yapı oluşturulmuş. Yapının tamamı, Buda”nın kutsal çiçeği, nilüfere benziyor. Bir gölün üzerinde yüzen, patlamaya hazır bir nilüfer çiçeği.
İstemekten vazgeç
Uzandığı her yönde 92 Buda heykeli ve 1460 rölyef sahne yer alıyor. Alt katta, 160 neden sonuç ilişkisini anlatan rölyef, orta katta Buda”nın hayatına ilişkin birtakım hikayeler ve Jataka masallarından sahnelerin resmedildiği rölyefler, üst katta da duvarla çevrelenmiş kare balkon bulunuyor. Balkonu içine alan yuvarlak duvarlar, başlangıcı ve sonu olmayan bir çemberi anlatıyor.
Burası 92 Buda”nın yeri. Hepsinin heykellerinde beş yönden birini gösteren bir el işareti var. Doğuyu gösteren el dünyayı adalete çağırırken, güney kutsamayı, batı meditasyonu, kuzey korkusuzluğu ifade ediyor. Merkezde ise öğretmeyi anlatan bir ifade var. Budizmin en üst sembolü olan Borobudur, aynı zamanda da evrenin bir tasarımını oluşturuyor. Üç bölüme ayrılmış olması mikro-kozmosu anlatmak için inşa edilmiş. Mikro-kozmosta, insanoğlunun istekleri negatif etkilere açık; orta bölümde bu negatif etkiler insanoğlu tarafından pozitif olanlarla bastırılıyor, en üst bölümde ise insanoğlu artık isteklerle çevrili değil. Nitekim Buda”nın felsefesine göre, acı çekmemek için hiçbir şeyi istememek gerekir. İnsanlar istediklerini elde edemediklerinden ötürü mutsuzdurlar, istemekten vazgeçerlerse mutlu olurl