Önbilgi: Bu yazıda hem Hıristiyan hem de İslam kaynaklarından yararlanılmıştır.
“Beyaz Atlı Çıplak Adam”, bir İlluminati organizasyonu olan CFR (Council on Foreign Relations/Dış İlişkiler Konseyi)’nin amblemidir.[1] CFR, Gizli Dünya Devleti’nin en önemli organlarından biridir ve Yuvarlak Masa teorisine göre şekillendirilmiş organizasyonların eskilerindendir. Yuvarlak Masa teorisi ise Illuminati şebekesinin dünyayı tek merkezden yönetmek amacıyla geliştirdiği bir teoridir. Illuminati şebekesi ise Tapınak Şövalyeleri’nin Ortaçağda ortaya çıkardıkları bir tür siyonizm hareketidir. Gizli Dünya Devleti’nde önemli etkinliği olan Yahudi kökenli Rockefeller ailesinin bir ferdi olan David Rockefeller, CFR’nin onursal başkanı olarak kabul edilmektedir.[2]
Merak uyandıran bu amblemin korkunç manasını anlayabilmek için İncil’den Yuhanna tarafından yazılan Vahiy 6. babı okumamız gerekiyor. Bu bölümde, kana susamış, korkunç “Mahşerin Dört Atlısı”ndan ilkinin, beyaz atlı bu binici olduğunu fark ediyoruz: [1]
“Sonra Kuzu’nun 7 mühürden birini açtığını gördüm. O anda 4 yaratıktan birinin, gök gürültüsüne benzer bir sesle, “Gel!” dediğini işittim. Bakınca beyaz bir at gördüm. Binicisinin yayı vardı. Kendisine bir taç verildi ve galip gelen biri olarak zafer kazanmaya çıktı.” (Vahiy 6:1-2) [3]
“Gökteki Kuzu”, mühürlerden birini açtığı zaman, Yuhanna’nın gök gürültüsünün sesini hemen o anda işittiği andır. Ve dört yaratıktan biri şöyle der: “Gel”. Bu feryada karşılık olarak ortaya “beyaz bir at” çıkar ve yeryüzü üzerine yargılar gelmeye başlar. İnsanlar, kendi isteklerini yerine getirdiklerini düşünürler, ama Rab, insanların tüm yaptıklarının arkasında bulunur, ve hiç kimse Rabb’in arkasında değildir.
İlk dört mührün açılışındaki “Gel ve gör” ifadesinde genellikle fark edilen, “ve gör” sözcükleri, orijinal metinde yer almazlar. “Gel ve gör” sözleri, Yuhanna’ya yapılan bir çağrıyı ifade eder. Ama elçiye yapılacak bir çağrıya bir gök gürültüsünün eşlik etmesi çok küçük bir olasılıktır. “Gel” sözcüğü, atlara ve binicilere yapılan bir çağrı olabilir ve bu açıdan birbirleri ile oldukça tutarlıdırlar.[4]
İncil’in bu bölümde tarif ettiği atlılar, halk arasında “mahşerin dört atlısı” olarak bilinir; ancak insanlarımızın çoğu bunların ne anlama geldiği konusunda hiçbir fikre sahip değildir. Aslında burada sıralanan atlar ve binicileri son yedi yıllık zaman sürecinde Deccal’in yapacakları ve bunun getireceği sonuçları özetler. İncil’e göre bu atlar, binicileri ve temsil ettikleri şeyler şunlardır: [5]
Atın Rengi | Atların Simgesi | Binici | Güç | Binici simgesi |
Beyaz | Kutsallık. | Ölüm. | Savaşır ve yener. | İsa’nın kral olarak hazır bulunuşu |
Kırmızı / Kızıl | Dökülen kanların rengi | Savaş. | Savaş getirir. | Savaşlar ve çatışmalar. |
Siyah | Ölüme yakınlık. | Açlık. | Kıtlık, açlık, yoksulluk. | Kıtlık, açlık, yoksulluk. |
Soluk | Ölümün soğuk yüzü, çürüme. | Hastalık. | Salgın hastalık ve can güvensizliği | Ölüm, öldürülme, vakitsiz ölümler. |
Bu atların koşmaya başlaması, bir zaman dilimi içinde olacaktır. Bu zaman dilimine Armagedon da dahildir. Bu, özellikle beyaz at ve binicisinin kazanacağı zaferle yakından ilgilidir. Vahiy 19. bölümde şu ifadeler bunu açıkça gösterir: “… beyaz bir atın orada durduğunu gördüm. Binicisinin adı Sadık ve Gerçek’tir. Adaletle yargılar, savaşır.” Bu sözler, “beyaz bir atın” ve “binicisinin” yapacaklarını anlatmaktadır. Bu sözlere göre, dört atlının ilki olan “beyaz at ve binicisi”, Vahiy 19’da tarif edilen kişiyle aynı kişi olmaktadır. Buradaki sözlerde ise, çok daha kapsamlı bir şekilde yapacakları anlatılıyor. Buradaki anlatımlar, “Büyük Sıkıntı” ve “Armagedon”daki eylemleri anlatmaktadır.[6]
Bu ilk mühür, kilise döneminden sonra dünyanın üzerine gelecek olan ilk yargının şu özellikte bir önderden çıkacağını ima eder: kitleler arasından çıkan ve kendisine bir kral konumu verilecek olan ve bir saldırı seferine çıkacak ve bir süre için çevresindeki uluslar üzerinde karşı konulamaz bir güç ile zaferden zafere koşacak olan bir önderdir bu.[4]
Hıristiyanlığın bakış açısına göre bu beyaz atlı, büyük olasılıkla sahte İsa’yı anlatmaktadır.[7] Başta tertemiz, barışçıl, son derece hoşgörülü bir karaktere bürünecektir. Böylece başarıdan başarıya ilerleyecektir. Herkes onun ak ve pak duruşuna bayılacaktır.[5] Sahte İsa’ya kendisine karşı çıkan herkesi yenme otoritesi verilecektir. Sahte Isa, beyaz at üstünde dönecek olan (Vahiy 19:11-16) gerçek Mesih’in taklididir.[7] İlginçtir ki, daha sonra gerçek Mesih’in beyaz bir ata binmiş olarak geldiğini okuyoruz.[8]
Deccal, Kutsal Kitap’ta canavar niteliğinde tanıtılıyorsa da, onun korkunç yüzlü bir canavar olarak değil, akıllı çekici ve çağdaş bir insan olarak belireceği akılda tutulmalıdır. Deccal, bir insan olsa da, kökeni tümden şeytansaldır. Bazıları Deccal’in bir kadınla cinsel ilişki kuran şeytandan doğacağını bile ileri sürer! Mesih’in doğuşu, doğaüstü yolla olduğundan şeytanın bunu taklit ederek hizmetinde kullanacağı Deccal’i de doğaüstü yolla peydahlayacağı düşünülür. Böyle olabilir ya da olmayabilir. İncil’de bu konuya değinilmediğinden varsayımlara gitmeye gerek yoktur. Deccal’in şeytan ve karanlık dünyasının güçleriyle donatılacağı, tüm kötü güçlerin desteği ve denetiminde işleyeceği kuşku götürmez bir gerçektir (bkz. Dan. 8:23-25).
Deccal, ilk mühürün açılmasıyla Kilise’nin göğe alınmasından sonra biçimlenecek evrensel kargaşalıktan yararlanarak dünya çapında yetkiyi yavaş yavaş ele geçirmeye başlayacak (bkz. Va. 6). Kuşkusuz Deccal, oluşacak evrensel kargaşalığa, İsrail-Filistin sorununa ve dünyanın içinde bulunduğu ekonomik ve siyasal çıkmazlara çözümler bularak insanlığın hayranlığını kazanacak. Belki de nükleer bir tehdit veya yeryüzüne yönelik gizemli bir tehlike, tüm insanlığı bir anda Deccal’in çevresinde birleştirecektir.[9]
CFR amblemi, güçlü, tehlikeli ve çıplak bir biniciyi, ihtişamlı beyaz bir ata binerken tasvir ediyor. Bu adam, zafer kazandığını küstahça belli edercisine sağ kolunu ileriye doğru uzatmış. Yoksa bu adamın parmaklan boynuzlu şeytanı mı sembolize ediyor? Ayrıca beyaz savaş atının üstündeki çıplak adam figürünün, tamamıyla siyah dairesel bir fon üzerine yerleştirildiğine dikkat edin. Texe Marrs, bunun İlluminati İç Çemberi’ni temsil ettiğine inanıyor. Beyaz atın üstündeki çıplak adamın ise, İç Çember Konseyi ya da tüm dünyaya hükmedecek “Deccal” olduğunu düşünüyor ve ardından ekliyor: [1]
“İslam alimlerinin, uzun zaman önce, bir Deccal’ın geleceği hakkında uyarıda bulunması da oldukça ilginç. Bu şeytani lider ortaya çıktığında C.F.R harflerinden tanınabileceğini ileri sürüyor, ayrıca “tek gözlü” olacağına da işaret ediyorlar. Acaba bu, bizim bir dolarlık banknotlarımız üzerine basılı İlluminati’nin her şeyi gören gözü (Horus’un Gözü) olabilir mi?” [1] (İngilizcede C harfi, K okunur.)
Texe Marrs’ın bahsettiği hadis ise şöyle:
“Deccal’in alnında, iki gözünün arasında “ke-fe-re, yani kâfir” yazılıdır.” [10]
Britannica Ansiklopedisi’nin 1904 yılı basımı ikinci sayısında, şu hayret verici paragrafa rastlıyoruz:
“Deccal, Hz. Muhammed’in dininde sahte İsa olarak bilindiği için, İslam’a da yabancı değil. Tek gözü olacak ve alnında C.F.R. harfleri yazacak, kafir (cafir) kelimesinin harfleri.”
CFR (Council on Foreign Relations), 1914 yılında Başkan Woodrow Wilson tarafından oluşturulduğunda, yardımcısı Albay House ile Avrupalı komplocu ortakları Britannica Ansiklopedisi’nin haklarını satın aldılar ve 1904 orijinal baskısının 126. sayfasından bu ifadeyi çıkarttılar. Texe Marrs, bu söylediklerinin doğruluğunu ispatlayacak bir kopyasının kendisinde mevcut olduğunu söylüyor.[1]
Aynı şekilde CFR’nin ve haliyle İlluminati’nin sık sık kullandığı sembollerden biri olan “tek göz” (Horus’un gözü)’yle bağdaşlık kurulan hadis şöyle:
Hz. Muhammed, birgün Deccal’den söz açarak, “Şüphesiz, ben sizi, ona karşı uyarıyorum. Hiçbir peygamber yoktur ki, gönderildiği toplumu ona karşı uyarmamış olsun. Nitekim Hz. Nuh da kavmini ona karşı uyarmıştı. Ama ben size Deccal hakkında hiçbir peygamberin kavmine söylemediği bir söz söyleyeceğim. Haberiniz olsun ki, o kördür, Halbuki Allah asla kör değildir.” [11] buyurmuşlardı.
CFR onursal başkanı David Rockefeller.
Benzer bir hadis de şöyle;
“Hiçbir peygamber yoktur ki ümmetini tek gözlü yalancı (Deccâl)’den uyarmış olmasın. Dikkat edin ki onun bir gözü kördür. Rabbiniz ise tek gözlü değildir. Körün (Deccâl’in) iki gözünün arasında KFR (kâfir) yazılmış olacaktır.” [12]
“Deccal; Kızılca renkli, kıvırcık saçlı, iri cüsseli, kalın boyunlu, tek gözlü ve şaşıdır. Sağ gözü kör olacak. Tek gözü, geniş alnı ortasında sallanan bir üzüm tanesi gibidir.” [13]
İbni Seyyidih şöyle demiştir: “Mesih Deccal, Yahudilerden bir adamdır. Bu ümmetin sonunda ortaya çıkar ve hakkı batılla karıştırıp hakkı gizlemeye çalışır.”
1 dolarlık Amerikan banknotunda da görüldüğü gibi, tamamlanmamış piramidin hemen üstünde tek göz sembolüne rastladığımız gibi, piramidin altındaki Roma rakamlarıyla atılan tarih de bir hayli ilginç.
1., bu tarih, (MDCCLXXVI), İlluminati’nin kuruluş yılı olan 1776 yılını işaret ediyor.
2., Roma rakamlarıyla yazılı kısmında sırasıyla D-C-C-L (Yani Deccal) kelimesinin sessiz harfleri gizli: MDCCLXXVI.
3. olarak da bu sayıları 3 boyutlu bir üçgenin üst, sol ve sağ kenarlarına yerleştirdiğimizde ve tabandaki sayıları topladığımızda, bu kez de İncil’deki Deccal’in sembolü olan 666 rakamına ulaşıyoruz. Şöyle ki;
D = 500
C = 100
L = 50
X = 10
V = 5
I = 1.
D+C+L+X+V+I = 500+100+50+10+5+1 = 666.[14]
666 rakamının Deccal’in sembolü olduğunu belirten İncil ayeti ise şöyle:
“Canavarın heykeline yaşam soluğu vermesi için kendisine güç verildi. Öyle ki, heykel konuşabilsin ve kendisine tapmayan herkesi öldürebilsin. Küçük büyük, zengin yoksul, özgür köle, herkesin sağ eline ya da alnına bir işaret vurduruyordu. Öyle ki, bu işareti, yani canavarın adını ya da adını simgeleyen sayıyı taşımayan ne bir şey satın alabilsin, ne de satabilsin. Bu konu bilgelik gerektirir. Anlayabilen, canavara ait sayıyı hesaplasın. Çünkü bu sayı insanı simgeler. Sayısı 666`dır.” (İncil, Vahiy:13:15-18) [3]
“Beyaz Atlı Çıplak Adam” sembolüne geri dönelim: Dr. Walter L. Wilson’a göre bu “beyaz at”, muhtemelen din ve doğruluk kisvesi altında Deccal tarafından zorla yaptırılacak “savaşı sona erdirmeyecek/yanlış” bir barışı simgeliyor.[15]
“Beyaz Atlı Çıplak Adam” ambleminin üzerinde ayrıca, birçok antik Roma parasının üzerinde yer alan Latince “VBIQVE” (her yerde/her yerdeyiz) kelimesi yer alıyor. [16] Bu Latince kelimede üstü örtülü ve güçlü bir “Big Brother, sizi izliyor.” çağrışımı yer almaktadır. Bu kelimenin anlatmak istediği şey, Her Şeyi Gören Göz (Horus’un Gözü)’ün her şeyi izlediği, bütün dünyayı yönettiği ve kendilerinin küresel hakimiyetlerinden hiç kimsenin kaçamayacağıdır.[17]
“Beyaz Atlı Çıplak Adam”, dik bir pozisyonda sağ kolunu kaldırıp gökyüzüne doğru selam verir. Bu, masonluğun 6. derecesindeki inisiyelerin tanınabilir masonik selamlama ritüelidir. Bu selam, masonik kitaplarda “takdir/hayranlık işareti” olarak anılır. Bu işaret, gerçekte “Synagogue of Satan” (Şeytan Sinagogu) mensuplarına ait olan lider ve kralları Lucifer (Şeytan) onuruna yapılan bir selamlamadır. Üstte Mısır fatihi Napolyon, Masonluğun 6. derece takdir/hayranlık selamını veriyor.[17]
CFR’nin Arkaplanı: Rockefeller Ailesi
Peki kimdir bu CFR’nin onursal başkanı David Rockefeller’in mensup olduğu Rockefeller ailesi? Bu soruya cevap vermeden, bu aileyi özel himayelerine almış olan Rotshchild ailelesine de kısaca değinmeliyiz.
Britanya açıklarında Rotshchild’lerin özel başkenti olan bir ada vardır… Bu adanın üstünden ve çevresinden İngiliz uçaklarının, gemilerinin ve denizaltılarının bile geçmesi yasaktır. Çok hassas koruma tedbirleri ve uyarı alarm sistemleri ile donatılmıştır. Bu adada Rotshchild’in malikânesi dışında dünyadaki bütün ülkeleri kapsayan farklı konularla ilgili 400 (dört yüz) civarında uzman danışmana ait, ayrı ayrı villalar bulunmaktadır. Bu çok özel adada uzmanların ve aile efradının sosyal ve ekonomik her türlü ihtiyacını karşılayacak bütün imkânlar hazırlanmıştır. Ancak bu villaların her birinin giriş-çıkış yolları, labirentler gibi karışıktır, şifreli kapıları sadece sahiplerine açılmaktadır. Bu danışmanlar birbirlerini tanımamaktadır ve ikili buluşmaları yasaktır.
Özel malikânesinde oturan, 90 yaşında olup, yüz türlü hap ve ilaçla ayakta duran… Rotshchild, her gün, onlarca danışmanını teke tek çağırıp rapor almadan ve gerekli talimatları onlara aktarmadan yatağına yatmamaktadır. En fazla uzman-danışman kullandığı ülkelerin başında ise Türkiye bulunmaktadır. Filan ülkedeki, filan siyasi lider hakkında, kontrolümüzdeki medyada karalama kampanyası başlatıldı mı? Şu gazetelerde, şu yollu manşetler atıldı mı? Bazı yüksek makamlara, bizim öngördüğümüz masonlar atandı mı? Filan terör örgütüne, şu, şu imkânlar ve silahlar sağlandı mı? Şu ülkede bize sorun çıkaran iktidara karşı askeri ihtilal veya isyan süreci için düğmeye basıldı mı? Bizim adamlarımız olan, Hıristiyan, Müslüman, Moon veya Brahman filan din adamlarının etkinliğini artıracak ve reklâmı sayılacak girişimler yapıldı mı?Şu, şu yatırımlar gerçekleşip, şu ve şu şirketler batırıldı mı?
Batı Medeniyeti denen, sömürme ve sindirme düzenin Avrupa ayağı Rotshchild, Amerika ayağı Rockefeller denen Yahudi asıllı Protestan dönmelerin tekelindedir. Rothschild’ler, Eşkenaz (Doğu Avrupa) kökenli bir Yahudi Haham ailesinden gelmektedir. Rockefeller ise; Amerika’da, sonradan Hıristiyanlara dönmüş Protestan Yahudi dönmeleridir ve Rotshchild’lerin özel himayesiyle yükselmiş ve Amerika’yı ele geçirmiştir.
Rockefeller’in gerçek kimliğinin yanı sıra, bu hanedanın nasıl ABD’nin bir numaralı ekonomik gücü haline geldiğini incelediğimizde de ilginç bir tabloyla karşılaşıyoruz. Çünkü Rockefeller gücü, başta Yahudi sermayedarlar arasındaki hiyerarşinin en üstünde oturan Rothschildlar olmak üzere, büyük Yahudi sermayedarların olağanüstü desteği ile oluşturulmuş durumda.
Amerikalı yazar Eustace Mullins, “The World Order: Our Secret Rulers” (Dünya Düzeni: Gizli Yöneticilerimiz) adlı kitabında Rockefellerler’in nasıl büyüdüğüne de değiniyor. Mullins, Rockefeler’lerin, son iki yüzyılda Rothschildler’le çok yakın ilişkiler içinde olduklarını ve Rockefeller servetinin oluşmasında Rothschildler’in büyük rolü olduğunu şöyle anlatıyor:
19. yüzyılın başlarında, “House of Rothschild” (Rothschild tröstü) ABD’de bazı yatırımlar yaptı ve kendisine bağlı bankalar kurdu. Rothschildler’in ABD’de kurduğu bu bankaların ilki, “The City Bank” adını taşıyordu. 1812’de New York’ta kurulan banka, daha sonra “National City Bank” adını aldı ve 50 yıl boyunca da Moses Taylor tarafından yönetildi. Taylor, 1882’de geride 70 milyon dolar bırakarak öldü ve yerine oğlu Percy geçti. Ertesi yıl, John D. Rockefeller’in kardeşi William Rockefeller, bankaya yüklü bir para yatırarak ortak oldu. 1891’de ise Rockefeller’ler, Percy’i ikna ederek, onun yerine banka müdürlüğüne ortakları James Stillman’ın geçmesini sağladılar. James Stillman’ın da bir ‘Londra bağlantısı’ vardı; babası Don Carlos, uzun yıllar Rothschildler’e hizmet etmişti.
Kısacası, Rotshchild’in bankası, çok kolay bir biçimde Rockefellerler’e devredilmişti. Mullins, bu işlemin, “merkezin”, yani Rothschild’in bilgisi ve izni dahilinde yapıldığını söylüyor. Yani Rothschild, isteyerek ve bilerek ABD’deki bankasının Rockefeller egemenliğine geçmesini sağlamıştı!…
Mullins, Rothschildler’in ve Warburg hanedanının sahip olduğu bir diğer Yahudi şirketi olan Kuhn Loeb’in, Rockefellerler’e verdiği büyük desteği anlatmaya devam ediyor. Bu iki büyük finans devi, petrol ticaretindeki rakiplerini ekarte ederek tröst haline gelmeye çalışan gizli soydaşları Rockefeller’e büyük destek vermişlerdi:
Rockefeller İmparatorluğunu kuran John D. Rockefeller, 1882 yılında ülkedeki son rakip petrol şirketini de iflas ettirerek, Amerika’nın tüm petrol ticaretini tekeline aldı. Sahip olduğu Standart Oil Şirketi, Rockefeller’ı Amerika’nın “Beyaz Saray dışındaki en güçlü adamı” yaptı.
Ancak bu “yükseliş”in bir de perde arkası vardı. Gerçekte Sefarad kökenli bir Yahudi olan Rockefeller, aslında Rothschild ve Warburg gibi “soydaş”larının inanılmaz desteği ile bu güce ulaşmıştı…
Sonraki yıllarda, Rothschild’in sahip olduğu The National City Bank da, Rockefellar’a büyük bir destek verdi… John D. Rockefeller’in başarısı, National City Bank of Cleveland’ın desteğini arkasına alarak petrol işindeki rakiplerini saf dışı etmesiyle başladı. 19. yüzyılın ikinci yarısında, ülkedeki demiryolu ve deniz ulaşımının büyük bölümünü elinde bulunduran Kuhn Loeb şirketi ise, John D. Rockefeller’in petrol taşıma şirketine inanılmaz bir indirim uygulayarak, onun diğer petrol şirketlerini batırmasına destek oldu… Kısacası, bütün Rockefeller imparatorluğunun, asıl olarak Rotschildlar tarafından finanse edilip-desteklendiği söylenebilir.
Yahudi “ırkdaş”larından aldığı bu büyük destek ve kayırmaların sonucunda, John D. Rockefeller, 1887 yılında ABD’deki tüm petrol ticaretini eline geçirerek, “tröst” haline geldi. Bunu engellemek için çıkarılan “anti-tröst” kanunları da işe yaramadı ve Rockefeller İmparatorluğu, 20. yüzyıla dünyanın petrol devi olarak girdi. Bugün de aynı durum devam etmekte, dünya petrol ticaretinin yarısından çoğu Rockefellerlar’ın sahip olduğu ve Standart Oil olarak bilinen beş petrol şirketince Exxon, Texaco, Socal, Gulf ve Mobil kontrol edilmektedir. (Diğer iki büyük petrol şirketinden Shell/Royal Dutch, Hollandalı Yahudi finansör William Deterding’e aittir. BP’nin hisselerinde de Yahudi finansörlerin büyük payı vardır.)
Sonuçta karşılaştığımız tablo, Rockefellerlar’ın, başta Rothschild imparatorluğu olmak üzere, Yahudi sermayedarlar tarafından çok özenli bir biçimde kayırılıp-desteklendiği ve ABD’nin ekonomik paylaşımında tam bir “ırk dayanışması” yaşanmış olduğudur.
“Açık” ırkdaşları tarafından büyütülen “gizli” Yahudi Rockefeller ailesinin CFR gibi bir kurumun denetimini üstlenmiş olması ise, az önce belirttiğimiz gibi, gerekli kamuflajı sağlamak ve Yahudi önde gelenlerinin ABD dış politikasındaki güdümünü daha az hissedilir hale getirmek içindir. CFR’yi yöneten hanedan, onu ilk kuranlar gibi sürekli sinagoglarda boy gösteren bir “açık” Yahudi olsaydı, kuşkusuz toplayacağı dikkat de çok daha fazla olurdu.
Rockefeller İmparatorluğunu kuran John D. Rockefeller, 1882 yılında ülkedeki son rakip petrol şirketini de iflas ettirerek, Amerika’nın tüm petrol ticaretini tekeline aldı. Sahip olduğu Standart Oil Şirketi, Rockefeller’ı Amerika’nın Beyaz Saray dışındaki en güçlü adamı” yaptı. Ancak bu “yükseliş”in bir de perde arkası vardı. Gerçekte Sefarad kökenli bir Yahudi olan Rockefeller, aslında Rothschild ve Warburg gibi “soydaş”larının inanılmaz desteği ile bu güce ulaşmıştı…
a- Rockefellarlar’ın Gerçek Kimliği
Bütün bu bilgilerin ardından, CFR’yi kurduran Yahudi bankerlerin, nasıl olup da kuruluşu Rockefellerlar’ın denetimine bıraktıkları, kuşkusuz üzerinde düşünülmesi gereken bir soru olarak karşımıza çıkıyor. Acaba bu Yahudi bankerler, CFR üzerindeki denetimlerini kaybedip, Amerikan dış politikasını yönlendirmek için en uygun aygıt olan kurumu, Rockefeller ailesine mi “kaptırmış”lardır? Yoksa CFR üzerindeki Yahudi kontrolü hiç sona ermemiş, yalnızca bir şekil değişikliği mi yaşanmıştır?
Bunu anlamak için Rockefeller ailesinin kimliğini incelemekte yarar var. Rockefeller ailesini incelediğimizde, resmen “Protestan” olduğunu görüyoruz. Ama bu Protestanlığın “judaizer” (Yahudici/Yahudi sempatizanı) misyonunu bolca taşıyan bir tür olduğu da açık bir gerçek. Çünkü Rockefellerlar, Yahudilerle hep son derece ilgi çekici bir ilişki içinde olmuşlar.
1878’de ünlü “judaizer” Protestan William Eugene Blackstone, “Kutsal Kitab’ın Yahudilerin ‘Tanrı’nın seçilmiş halkı’ olduğu şeklindeki hükmünün hala geçerli olduğunu” savunan tezini ortaya attığı zaman, en büyük desteği John D. Rockefeller’dan görmüştü…
John D. Rockefeller, bunun yanı sıra, İngiliz mandası döneminde Kudüs’te “Filistin Arkeoloji Müzesi”ni kurdurmuştu. Müze, tarih boyunca Yahudi ulusunun gelişimini konu ediniyor, Yahudi kahramanlarının heykellerini içeriyordu. Rockefeller’in kurulması için iki milyon dolar verdiği müze, daha sonra “Rockefeller Museum” adıyla anıla geldi…
Rockefeller ailesinin İsrail sempatisi Washington’da da kendini gösteriyor. Batı Virginia’dan Demokrat Parti Senatörü olan John D. IV (Jay) Rockefeller, Senato’da İsrail’in en sadık dostlarından biri olarak tanınıyor. Yalnızca 1993 yılı içinde, İsrail’i ilgilendiren altı oylamanın altısına da İsrail lehinde oy veren Jay Rockefeller, “İsrail taraftarı olma yüzdesi” (% Pro-Israel) sıralamasında “% 100 İsrail yanlısı” olarak başta geliyor…
Fransız yazar Georges Virebeau, “Mais Qui Gouverne L’Amerique” (Amerika’yı Kim Yönetiyor) adlı kitabında David Rockefeller’ın Who’s Who in the World’un yazdığına göre Chicago Üniversitesi’ndeyken İbrani tanrı bilimi (teoloji) derslerini takip ettiğini not ediyor…
Tüm bu bilgiler, ortaya ilginç bir tablo ve de önemli bir soru çıkarmaktadır: Acaba Rockefeller ailesi, neden Yahudilere karşı böyle ilginç bir sempatinin sahibidir? Bu yalnızca Amerikan Protestanlığındaki klasik “Yahudi sempatizanlığı”nın bir devamı mıdır? Yoksa Rockefellerlar’ın, daha da önemli bir bağlantısı mı vardır?
Evet, böyle bir bağlantı vardır. Rockefellerlar’ın Yahudilerle olan bu ilginç ilişkilerinin kökeninde, kendilerinin de Yahudi asıllı olmaları yatmaktadır:
Garry Allen, “The Rockefeller File” adlı kitabının 19. sayfasına düştüğü dipnotta, Malcom Sten’in “The Grandees:America’s Sephardic Elite” kitabından yaptığı alıntıyla bir gerçeği ortaya koymaktadır ki, Rockefellerlar, Sefarad Yahudilerindendir. Aile Arap topraklarında yüzlerce petrol şirketini kontrol altında tutmaktayken, Nelson Rockefeller New York’taki organize Yahudilerin en samimi dostudur. Zaten onların desteğini almamış olsaydı, (nüfusunun % 25’ini Yahudilerin oluşturduğu kentte) dört defa üst üste vali seçilemezdi.
Kısacası, Rockefellerlar, Protestan bir görünüm altında gerçek kimliklerini koruyan bir “Yahudi dönmesi” hanedandır. Dolayısıyla, CFR’nin “yöneticisi” durumdaki Rockefellerlar, CFR’yi kurduran Yahudi bankerlerle bu tür bir “ırk bağı” ile bağlıdır.
Bu tablodan karşımıza çıkan sonuç, CFR’nin aşamalı olarak Rockefeller egemenliğine bırakılmasının, örgütün Yahudi-güdümlü olmaktan çıktığı gibi bir anlam kesinlikle taşımadığıdır. Tam tersine, örgütün “açık Yahudi” olan sermayedarlar yerine, “gizli Yahudi” olan bir başka sermayedar tarafından yönetiliyor olması, planlı ve bilinçli bir kamuflaj izlenimi vermektedir. Anlaşılan, CFR’nin, açıkça hepsi Yahudi olan sermayedarlarca finanse edilmesinin dikkat ve tepki çekeceği düşünülmüş ve örgüt, daha örtülü bir Yahudi güdümü altına alınmıştır.
Üstteki yorumların ardından açıklık getirilmesi gereken bir nokta vardır: CFR, üstte değindiğimiz Yahudi finansörler tarafından oluşturulmuştur, ancak, CFR’nin denetimi, ilerleyen yıllarda bir başka büyük sermayedarın, Rockefeller ailesinin eline geçmiştir.
Dan Smoot, CFR’nin güç ve etkisinin kurulduğu yıldan sonra istikrarlı bir biçimde arttığını bildiriyor. Örgütün tarihindeki dönem noktasını ise, 1927 yılı olarak belirliyor. Çünkü 1927 yılında, CFR’yi finanse eden sermayedarların arasına çok önemli bir isim daha katılıyor. Sonradan CFR’nin en büyük finansörü ve dolayısıyla arkasındaki asıl güç haline gelecek olan isim, ünlü “petrol kralı” Rockefeller ailesi.
1929 yılında CFR, Rockefeller’ın verdiği para ile, bugünkü adresine taşınıyor: The Harold Pratt House, 58 East 68th Street, New York City. 1930’lu yıllardan sonra Rockefellerlar, CFR’ye iyice hâkim oluyorlar. 1939 yılında, Konsey’in Dışişleri Bakanlığı için araştırma ve tavsiyeler yapması için bir anlaşma yapılıyor. Rockefeller Vakfı, bu çalışmaların giderlerini üstlenmeyi kararlaştırıyor. O tarihten sonra da Rockefellerlar, CFR’nin en büyük maddi destekçisi oluyorlar. 1940-1945 yılları arasında Rockefellerlar’ın Konsey’e akıttığı para 300 bin doları aşıyor. (O yıllarda Konsey’in başkanlığına getirilen Isaiah Bowman’ın Yahudi oluşu da dikkat çekici.)
1945 yılında San Francisco’da Konsey’in gücünü belgeleyen önemli bir gelişme yaşanıyor. Birleşmiş Milletler toplantısına katılan ABD delegasyonundaki 40’ın üzerindeki isim CFR üyeleri arasından seçiliyor. CFR üyelerinin en etkini ise Nelson A. Rockefeller…
Birinci Dünya Savası’nın çıkmasında J. P. Morgan ve Rockefeller’in büyük etkileri olduğu ve savaş sonunda da inanılmaz kârlar elde ettikleri bilinmektedir. Ayrıca 2. Dünya Savaşı’nın başında (Hitler’in yükselişinde de) Rockefeller grubunun Hitler’e yaptığı yardımlar bilinmektedir. Rockefeller’lar, bu Büyük Ağabey’in, CFR veya Skulls and Bones Society’nin merkezindedirler.[18]
Rockefeller ailesinin ve başkanı David Rockefeller’in hayırsever olarak adlandırdıkları şirketleri, dernek ve organizasyon gibi faaliyetleri birçok yazar ve aktivist tarafından eleştirilmektedir. Türkiye de Fehmi Koru bir yazısında Icke, dünyayı yönetenleri çekirgeye benzetmiş, ve yönetenler için “Bunların hepsi kökleri Orta ve Yakın Doğu’ya dayanan gizli örgütlere mensup birer sürüngen” demiş. Fehmi Koru, Icke’nin bu demecine, “Hiç İngiltere Kraliçesi sürüngen olabilir mi? Veya George W. Bush? Henry Kissinger? Rockefeller? Rothschild? Artist Bob Hope?” diye yazısında yer vermiştir.[19]
Deccal’ın geleceğinin mitolojik habercisi, Güneş Tanrısı Apollo’nun heykeli, New York’ta bulunan heybetli Rockefeller Center’ın girişini şereflendiriyor. New York dergisi, bir nüshasının kapağında aynı tanrı Atlas gibi, bir sanatçının David Rockefeller Jr.’ı tüm yerküreyi omuzlarının üstünde tutmaya çabalarken gösteren betimlemesini basmıştı. Rothschild’ler istisna, dünyada hiçbir hanedanlık ya da aile Rockefeller’le karşılaştırılamaz.[20]
CFR’nin Gücü
Amerikalı Yazar Eustace Mullins, “The World Order” adlı kitabının başlarında, “bu kitapta adı geçen hemen her ünlü Amerikalı CFR üyesidir, bu yüzden her seferinde bunu tekrarlamayı gereksiz görüyorum.” diyor. Gerçekten de CFR üyelerinin listesi, neredeyse Amerikan politikasının “Who’s Who” (Kim Kimdir)i gibidir. Henry Kissinger’dan John McCloy’a, Carter’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Zbigniew Brzezinski’den Eisenhower’ın Dışişleri Bakanı John Foster Dulles’a, CIA başkanı ve mason Allen Dulles’dan, Dean Acheson, George Kennan’a kadar pek çok ünlü isim, CFR üyesidir. Öyle ki, The Rockefeller Syndrome adlı kitabında Ferdinand Lundberg’in belirttiğine göre: “CFR ile bağlantısı olan insanlar Amerika pazarlarında mülkiyete sahip olanların neredeyse tümüdür.”
Dan Smoot, “Invisible Government” (Görünmez Hükümet) adlı kitabında, kurumun ABD’nin dış politikalarının oluşumundaki büyük etkisini detaylı olarak anlatıyor. Buna göre CFR, yalnızca üst kademedeki yönetici elitleri bünyesine alıp yönlendirmekle kalmaz, dış politika ile kurumların büyük bölümünü kontrol eder. Amerika’da dış politika ile ilgili diğer pek çok dernek ve kurum da, CFR’nin denetimi altındadır. Amerikan dış politikasındaki büyük etkileri ile bilinen “think-tank”ler (politika üretme kurumları) ise gerçekte CFR’nin alt komisyonları niteliğindedir. Eustace Mullins, CFR ve think-tank’ler arasındaki ilişkiden söz ediyor:
CFR basın üzerinde de büyük etkiye sahiptir. Kurum, basındaki üyeleri sayesinde, büyük gazeteleri bir sosyal kontrol mekanizması olarak kullanabilmektedir. Denetlediği kabul edilen basın organları arasında; New York Times, Washington Post, Time, Newsweek, Life, New York Post, New York Herald Tribune, gibi dev isimler sayılabilir.
Tüm bunların yanında CFR, aynı İngiltere’deki Chatham House gibi masonlukla da çok içli-dışlıdır. Her iki örgütün de önde gelen üyeleri, aynı zamanda ülkelerindeki mason localarına üyedirler. CFR’nin; Harry Truman, George Marshall, Dwight Eisenhower, Allen Dulles, John McCloy, Henry Kissinger, Lyndon Johnson, Dean Acheson, Gerald Ford gibi ünlü isimlerin yanında daha pek çok üyesi bir taraftan da locaların müdavimidirler.
Yeni Dünya Düzeni’nin amaçları ve tehlikeleri hakkında tonlarca kitap yazılmış, globalizasyonun insanlığa sunacağı acımasız gerçekler hakkında yüzlerce konferans verilmiştir. Fakat bahsedilen gizli örgütlerin ve CFR ,Bilderberg veTrilateral Komisyon ‘un tehlikeleri hakkında yazılan kitaplar bir avuçtur.Çünkü bu örgütler hakkında bilgiye ulaşmak çok zordur.Bu örgütlere üye olan kişiler istihbarat örgütlerinin, silahlı kuvvetlerin, NATO’nun veya Savunma Bakanlıklarının, bankaların, dev tröstlerin en tepesindeki insanlardır . Nazilerden pek de farklı olmayan bu insanların gerçek yüzlerini daha iyi anlayabilmek, ancak onların dünya insanlığı üzerinde oynadıkları rolü sergileyerek mümkün olabilir. Bu örgütler niye tehlikelidirler? Çünkü: Savaşları onlar çıkarırlar.Ne kadar süreceğine onlar karar verirler, kimlerin katılacağına ve hangi sınırların çizileceğine onlar karar verirler (Şu anda içine girmekte olduğumuz savaşta olduğu gibi).[18]
Hükümetleri onlar kontrol ederler. Pek çok ülkede kimin başbakan, kimin vali veya kimin yönetici konumuna geleceğini onlar kontrol ederler . Gerekirse hükümetleri yıkarlar, yerine yenisini kurarlar, işlerine gelmezse onu da yıkarlar ve bunu kimsenin ruhu duymadan yaparlar .Medya, bu gerçeklerden bahsedemez. Medya ve bilgiyi onlar kontrol ederler. Temel pek çok medya kuruluşlarını onlar kontrol ederler. Beyin yıkama yöntemleri ve medyayı yönlendirme yöntemleri korkunçtur .Onların izni olmadan büyük medyaya yayın yapmanız mümkün değildir.[18]
Kısacası CFR, ya da “Dış İlişkiler Konseyi”, Yahudi önde gelenlerinin “dünyaya egemen olma” hedefine ve bu hedefin sistematize edilmiş hali olan Mesih Planı’na uygun bir aygıt konumundadır. CFR’nin aldığı kararlar, Amerikan çıkarlarını, dolayısıyla da ülkedeki Yahudi sermayesini korumak doğrultusundadır. Vietnam savaşından, Latin Amerika müdahalelerine kadar pek çok dış politika kararı, CFR’nin Yahudi sermayesini koruma misyonuyla yakından ilgilidir. Konsey’in Ortadoğu politikası ise, elbette tümüyle İsrail çıkarlarının savunulmasına yöneliktir.
Kaynaklar
[1] Texe Marrs, “Entrika Çemberi: İlluminati”, çev. Ali Çimen, Timaş Yayınları, 2011, ISBN : 9789753626354, s.107.[2] http://www.vahdet.info.tr/filistin/dosya2/0567.html
[3] Kutsal Kitap (Eski ve Yeni Antlaşma), Yeni Yaşam Yayınları, İstanbul 2001, Vahiy (Esinleme)
[4] http://www.study-islam.org/turkce/vahiy-ana-hatlar-hakkinda-bir-yorum/5-muhurler
[5] http://dunyanin-sonu.blogspot.com.tr/2012/07/mesih-gelmeden-hemen-onceki-yedi-yllk.html
[6] http://encyclopine.org/tr/Tartışma:Mahşerin_Dört_Atlısı
[7] http://www.hristiyanforum.com/forum/showthread.php?t=4176
[8] İncil, Vahiy 19:11.
[9] http://www.hristiyanforum.com/forum/showthread.php?t=4180
[10] Buhari, Fiten: 27;Müslim, Fiten: 100-103, (169)-(2933)
[11] Buharî, Fiten: 26, Enbiya: 77; Müslim, Fiten: 95, 100, 109; Ebû Davud, Melahim: 14; Tirmizî, Fiten: 56, 62; Müsned, 1:176, 182; II:27, 149.
[12] Buhârî, Fiten, 26; Müslim, Fiten, 101; Tirmizî, Fiten, 56.
[13] Buhari, Hac, 30; Fiten, 25; Libas, 68; Enbiya, 48; Müslim, Fiten, 10,20{95,100,105}; Tirmizi, Fiten, 56 {2235, 2241}; ebu Davud , Melahim, 14 {4316,4320
[14] “THE OCCULT NATURE OF THE SEALS EXPLAINED”, www.caterpillar.org.uk/warning/fseals2.htm (İngilizce)
[15] Walter L. Wilson, “A Dictionary of Bible Types”, Hendrickson Publishers Inc., 1999, s. 233.
[16] http://rdgable.wordpress.com/2012/05/22/meaning-of-the-cfr-logo/ (İngilizce)
[17] http://just-another-inside-job.blogspot.com.tr/2007/04/riddle-of-white-horse-solved.html (İngilizce)
[18] http://www.iznik.gen.tr/main/kitaplar/Dunyayi_Yoneten_Gizli_Teskilatlar.pdf
[19] http://www.haber5.com/medya/dunyayi-surungenler-ve-sapiklar-yonetiyor
[20] http://istihbaratalani.wordpress.com/2013/03/01/arastirma-dosyasi-illuminati-rotschild-rockefeller-habsb-urg/
[…] emirleriyle Eskenazi Yahudileri Bernard Baruch ve Albay Edward Mandell House tarafından “Council on Foreign Relations” – “CFR” (Dış İlişkiler Konseyi) kuruldu. Schiff, 1920’de ölmeden önce […]
[…] Özgürlük Kurultayı)10. Centre for Democratic Majority (CDM) (Demokratik Çoğunluk Merkezi)11. Council on Foreign Relations (CFR) “Yabancı Akrabalar Konseyi”12. Committee for the Free World (CFW)*** (Özgür […]