İçindekiler
Ninjalar, Japonya’nın orijinal “Siyah Giyen Adamlar”ıydı. Tabii aslında onlara sürekli siyah giydiren, efsaneler ve filmlerdir. Aslında bir Ninja suikastçi, saldıracağı anı bulana dek kamufle olmak üzere eğitilirdi. Ancak en çok gece yarısı baskın yapmayı sevdiklerinden, karate kıyafetini andıran siyah ceket ve pantolonlarını, uzun siyah kuşaklarını ve yüzlerini örten kukuletalarını gerçekten kullandıkları da oluyordu. Hatta başparmak için özel bölümü olan siyah “tabi”lerini, yarı klasik Japon çoraplarını bile giyiyorlardı.
Ancak ünlü oldukları dönemde, kılıktan kılığa girmeleriyle tanınıyorlardı. İnsanların arasına karışıp görünmemek için rahip, dilenci ya da muhafız kılığında dolaştıkları oluyordu.
Ninjaların Tarihi
Ninjaların tarih sahnesinde en görünür olduğu dönem, 1400’lerin ortasından 1600’lerin ortasına kadar olan yıllardı. Genellikle Japonya’nın Iga ve Koga bölgelerinde eğitim alırlardı. Bu bölgelerde köylerin çoğu, her zamanki balıkçılık ve tarım uğraşları dışında, ninjalık eğitimi verir ve ihtiyacı olanlara ninja kiralarlardı.
Bu bölge okullarında gelecek vaat eden genç erkekler, çocukluklarından itibaren eğitilirlerdi. Beceriler, genellikle babadan oğula geçerdi ve kimi zaman bütün aile ninja eğitimi alır, ünlü “Ninjutsu”lara dönüşürdü. Yani gizlice hareket etme uzmanı olurlardı. Bu oldukça becerikli uzmanlara Japonca “Shinobi” adı verilirdi. 15. yüzyılın sonuna gelindiğinde ninjalar, yalnızca usta kâtiller değil, aynı zamanda casuslar haline gelmişlerdi. “Sekko” denen bu ninjalar, her türlü casusluk konusunda uzmandılar.
Avrupa’da olduğu gibi, bu dönemde Japonya’da “Daimyos” denen güçlü savaş beyleri, “Shogun”, yani “savaşçı diktatör” lakabını almak için birbirleriyle mücadele ediyordu. Ninjaların bu savaşta önemli bir rolü vardı. Şaşırtıcı olan, toplumsal statü sıralamasında Ninjaların oldukça altlarda yer almasıydı.
Gerçi bu önyargı da aynı dönemde yaşayan Avrupalılara yabancı gelmezdi. Cesur şövalyeler gibi samuray savaşçıları da “Bushido” denen bir koda göre yaşıyordu. Bushido, “savaşçının yolu” anlamına geliyordu. Samuraylar ya da “tanrının hizmetkârları”, soylular sınıfından gelirdi. Statüleri, sıradan Japon askerinden çok daha yüksekti. Casusluk, suikast ve karanlık köşelerde dolaşmak, samurayların asla tenezzül etmeyeceği şeylerdi. Böylece tıpkı şövalyeler gibi onlar da bu işleri yapacak birilerini kiralarlardı. Sonuçta ne kadar yetenekli olursa olsun, bir ninja, paralı askerdi. Ne kadar ücret aldıklarını bile bilmiyoruz. Çünkü samuraylar, bu konularda konuşmayı nahoş buluyorlardı.
Ninja Taktikleri ve Silahları
Yeni yetmeler, ninjaları çok sever ve bu çocuklar, bir konuda haklıdır: Ninjalar, harikadır. İstihbarat toplamak ve gizlice saldırmak için akıl almaz ölçüde şaşırtıcı gereçler geliştirmişlerdi. Örneğin duvarın arkasında konuşulanları, olup biteni ve içeri girmeden önce neler olduğunu anlamalarını sağlayacak “saoto hikigane” denen minyatür bir kulaklık hunisi kullanıyorlardı. Bir ninjanın eşyası, kolayca taşınabilir olmalıydı ve büyük ninja ustaları, kendi araç gereçlerini kendileri yapardı. Bütün diğer suikastçilerden önce, ninjalar, 16. yüzyılın James Bond’larıydı.
Kale duvarlarına işgalci karıncalar gibi saldırmalarıyla ünlü olan ninjaların kuşaklarına asılı eşya torbalarında ya da omuzlarındaki kılıflarda bulunan eşyalardan bazıları şunlardı:
✓ Ucunda kanca olan tırmanış ipi, hatta kale duvarlarına tırmanmalarını sağlayan demir kancalı ip tırmanma merdiveni.
✓ İnce kenarlı testereler ya da ahşabı ya da alçı duvarları kesmelerini sağlayan başka araçlar.
✓ Pek çok gözü olan cilalı küçük kutular. “İnro” denen bu ilaç kutularında yaralananlar için ilkyardım malzemeleri ya da kurbanlar için zehir bulunurdu.
Ninja silahlarından bazıları şunlardı:
✓ Ninja “yıldız”ları: Avuç içine sığan, frizbi gibi atılabilen öldürücü metal nesneler.
✓ Tetsu Bishi: Peşlerinden gelen düşmanların önüne attıkları bu sivri engeller, ince tabanlı ayakkabılar giyen samurayları durdurmak için iyi bir yöntemdi.
✓ Katana: Bir ninjanın en önemli silahı, kılıcıydı. Katana, jilet gibi keskin ama rakibin darbelerini önleyebilmek için hafif esnek bir kılıçtı. Bu kılıç, bir yol bulma gereciydi. Karanlıkta ilerleyen bir ninja, kılıcının keskin tarafını dışarı gelecek şekilde dişlerinin arasına yerleştirip böylece rahatça ilerleyebilir, bir düşmanla karşılaştığında hızla müdahale edebilirdi.
✓ Kusarigama: Şeytâni bir araç olan kusarigama, sıradan çiftçilik araçlarının minyatür kopyalarıydı. Bir ucunda ağır bir demir top olan zincirin diğer ucunda keskin bir orak vardı. Ninjalar, bu aletle sürekli antrenman yapar, zincirin ucundaki topu düşmanlarına fırlatır, genellikle bacağına dolamaya çalışırlardı. Düşmanı yere devirdikten sonra orakla işini bitirirlerdi.
✓ Patlayıcılar: Çok çeşitli biçimlerde ve boyutlarda patlayıcıları vardı. Dönemin fitilli tüfeklerini ninjalar ender olarak kullanırlardı. Ama siyah barutu kullanmakta ustaydılar.
Savaş sırasında ninjalar, bazen düşman savaş beylerinin karargâhını yakmakla görevlendirilirlerdi. Bu iş için küçük patlayıcıları kullanırlardı. Daha büyük bombalarda toprak çömlekler ya da metal silindirler içine sıkıştırılmış siyah bant bulunurdu. Baruta metal kıymıkları ve cam eklenir, böylece daha fazla hasar vermesi sağlanırdı.
Kağıda sarılmış el bombasını andıran küçük patlayıcılar, zarar vermek ya da öldürmekten çok insanları korkutmak ve dağıtmakta kullanılırdı. Peki bu bombaları nasıl ateşliyorlardı? O günlerde kükürtlü kibritlerin icat edilmesinden önce, kav çakmak kutuları kullanılırdı. Yanıcı yağlarla ısıtılmış bezler, kutunun dibine konar, üstündeki çakmak taşına metal parçalarıyla vurulurdu. Bir kıvılcım elde etmek için epey uğraşmak gerekirdi. Ninjalar, vernikli su geçirmez kutularda için için yanan fitiller taşırlardı.
Görev peşinde grup halinde yola çıktıklarında SWAT ekiplerini akla getirirlerdi. Ama ölümcül becerileri, el çabukluğu ve araçlarıyla silahlarını ustaca kullanmalarıyla ilgiliydi. Hedefleriyle ilgili istihbarat toplamayı da ihmal etmezlerdi. Bir kale hendeğini aşmaları gerektiğinde açılıp kapanabilen taşınabilir kayıklar ve sallar kullanırlardı.
Zekice buluşlarından biri de bir çift su örümceğiydi. Ahşaptan halkalar yapar, suda yüzen bu halkalara kalın ip parçaları tuttururlardı. Halkanın ortasında ayakla basılabilecek destekler olurdu. Ninjalar, bu destekleri sessizce su üzerinde ilerlemekte kullanırlardı.
Gerçekler ve Efsaneler
Bu geniş beceri yelpazeleri yüzünden ninjalar hakkında çeşitli mitler uyduruluyordu. Havada uçabildikleri, uçan silahlara dönüşebildikleri anlatılıyordu. Bir ninja baskınından kurtulup hayatta kalanlara gerçekten uçuyor gibi görünüyorlardı herhalde.
Jimnastik ve akrobasi konusunda da uzmandılar. Yüksek duvarlara tırmanmak için insan piramitleri oluştururlardı. Derin çukurları ya da benzer başka engelleri geçmek için uzun mızraklarla atlarlardı. Binalar arasında ipten köprüler kurar, elleri ve ayaklarıyla ipe tutunup yarasalar gibi diğer tarafa ulaşırlardı.
Ninjaların uzun süre eğitim almasının nedeni açık. Kılık değiştirip gizlenmekten bir kamış yardımıyla nefes alarak saatlerce su altında beklemeye her türlü taktiği öğrenmeleri gerekiyordu. Tabii savaş beyleri, kendilerini onlara karşı koruyordu. Ninjaların giremeyeceği evler inşa ediyor, kullanılmadığında kaldırılabilen merdivenler yaptırıyor, saklanma delikleri inşa ettiriyor, hatta üzerine basıldığında ses çıkararak kurbanları uyaran “bülbül zeminli” evlerde oturuyorlardı.
1600’lerden sonra ninjalar, yavaş yavaş ortadan kayboldu. Bunun pek çok nedeni vardı. Ama en önemlilerinden biri, 1638’de yükselişe geçen Tokugawa Şogunu’ydu. Bu dönemde Japonya, 200 yıllık bir barış dönemi yaşadı ve ninjalara ihtiyaç kalmadı. Zamanla şogun ordusuna katıldılar. Böylece Batı’da 20-30 yıl öncesine kadar kimsenin bilmediği bir Japon efsanesine dönüştüler. Bir zamanlar kimsenin varlığından haberdar olmadığı ninjalar,bugün bilgisayar oyunları, Japon mangaları ve animelerde başroldeler.