Site icon BOZ KARGA

TÜRKLERİN BİLMESİ GEREKLİ 15 TARİHİ BİLGİ!

1.TARİHTEKİ İLK TÜRK DEVLETİ

Lisedeki eğitim hayatımızda da defalarca öğretilmiş bir bilgidir.

Biz tarihteki ilk atalarımızı Asya Hun Devleti olarak kabul ederiz.

Fakat Türk adı ilk defa Göktürk Kağanlığı ile duyulmuştur.

Eski Anadolu Tarihinde yani, milattan önce Anadolu’da yaşayan imparatorluklardan Troya (Troia) veya diğer bir adıyla Truva’nın mensuplarının da atalarımız olduğu söylenmektedir.

Yunan baskıları sonucunda Troya’dan Orta Asya’ya kaçtıkları iddiası bulunuyor.

Özetle; Tarihteki ilk atalarımızı Asya Hun Devleti olarak kabul ederiz.

2. ATİLLA

Atilla, Avrupa Hun İmparatorluğu’nun en büyük ve en tanınmış hükümdarıdır.

İlk zamanlarda devleti kardeşi Bleda ile ortak olarak yönetirken, kardeşiyle görüş ayrılıkları yaşamış ve Bleda’nın hayatına son vererek kendisini devletin hükümdarı ilan etmiştir.

445 yılında devletin başına geçen Attila Avrupa üzerindeki hakimiyeti ve yaptığı seferlerle Avrupalılar arasında “Tanrının Kırbacı” olarak adlandırılmıştır.

Avrupa’ya korku saran hükümdar Attila’nın 453 yılında evlendiği eşi tarafından düğün gecesi zehirlenerek öldürüldüğü kabul edilmektedir.

Mezarını bugün hiç kimse bilmemektedir.

Cenazesine katılanların hepsi, mezarın yerini bildikleri için öldürülmüştür.

Attila, yıllarca Avrupa’ya hükmetmiş ve devletleri kendisinden korkutmuş bir Türk hükümdardır.

3. KÜRŞAT

Ayaklanması, biz Türklerin ilk bağımsızlık hareketlerinden birisi olarak zikredilmektedir.

Bu olay Çin kaynaklarında Chieh-she-shuai adlı birisinin isyanı olarak çok kısa bahsedilir.

Chieh-she-shuai, Göktürk Kağanlığı soyundan gelmektedir ve Çin’in yabancı generallerinden birisidir.

Göktürk Devleti’nin 630 yılında Çin egemenliği altına girmesiyle, birçok devlet görevlisi ve hanedan üyesi zincire vurulmuştur.

630-680 yılları arasındaki bu dönem Türklerin 50 senelik esareti olarak ifade edilir.

Kürşat Ayaklanması olarak bahsedilen olaya göre Chieh-she-shuai 639 yılında, Göktürk esaretine son vermek için topladığı 40 askeriyle, Çin imparatoruna suikast planı yapmıştır.

Amaç; İmparatoru öldürerek Çin’i karıştırmak ve esir Göktürk hanedanı üyelerini kaçırarak Ötüken’de yeniden Göktürk Devleti’ni kurmaktır.

 Fakat işler yolunda gitmez, imparatorun öldürüleceği gece çok şiddetli bir fırtına kopar ve imparator o gece saraydan dışarı çıkmaz.

Chieh-she-shuai planın açığa çıkması ve Türk esirlerin öldürülmesi riskini göz önünde bulundurarak, 40 askeriyle birlikte Chiu-ch’eng Sarayı’na saldırır.

O gece sarayda adeta bir kıyım başlar.

Chieh-she-shuai ve adamları hiç kimsenin tahmin edemeyeceği kadar Çin askerine karşı koymayı başarır.

Fakat dışarıdan gelen destekle birlikte Çin askerlerinin sayısı arttıkça artar.

Çinliler artık karşı koyulamaz duruma gelince Chieh-she-shuai ve sağ kalan adamları atlarla kuzeye doğru kaçmaya çalışırlar.

Arkalarından gelen Çin askerlerinin ve Chieh-she-shuai’ın fedailerinin birçoğu Vey Nehri’ni geçmeye çalışırken boğulurlar.

Nehri geçenlerde bir süre sonra yakalanır ve katledilirler.

Chieh-she-shuai ismini Nihal Atsız, yazdığı romanında, okunmasının kolay olması için Kürşat olarak Türkçeleştirmiştir.

Kürşat Ayaklanması, biz Türklerin “Ya istiklal ya ölüm” ilkesinin tarih boyunca korunduğunun bir göstergesidir.

4. KUTALMIŞOĞLU SÜLEYMAN ŞAH

Süleyman Şah günümüzde, türbe operasyonuyla Türkiye’deki herkesin adını duyduğu fakat kim olduğunu iyice bilmediği birisidir.

Kutalmışoğlu Süleyman Şah veya bir başka değişle I. Süleyman Şah Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusudur.

Kendisi yanlış bir biçimde, okullarda okutulduğu üzere Ertuğrul Gazi’nin babası olarak tanınır.

Bu bilgi doğru değildir.

 Çünkü Süleyman Şah ve Ertuğrul Gazi kronolojik olarak birbiriyle ilişkilendirilemez.

Bu yanlış bilginin ve tarihi karışıklığın sebebi popüler tarih yazıcılığından kaynaklanmaktadır.

Süleyman Şah Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusudur ve 1075-1086 yılları arasında devlete hükmetmiştir.

1086 yılında yapılan (Ayn Seylem Savaşı) bir savaşta at üstünden düşerek vefat ettiği rivayet edilir.

5. OSMANLI DEVLETİ’NİN KURULUŞU

Osmanoğulları Beyliği 1299 yılında Söğüt ve civarında Osman Bey tarafından kurulmuştur.

Fakat ülkemizin en önemli tarihçisi Prof.Dr. Halil İnalcık, Osmanlı’nın kuruluşunu 1302 olarak kabul etmektedir.

Bunun sebebi de Osmanlı’nın ilk savaşı 1302 Bafeus Muharebesi veya diğer adıyla Koyunhisar Savaşı’dır.

Bu savaş tarihte Bizans ve Osmanlı arasındaki ilk çarpışmadır.

Halil İnalcık hoca, Osmanlı’nın asıl kuruluşunun bu savaş sonrasında gerçekleştiğini söyler ve bu sebeple kuruluşu 1302 olarak kabul eder.

Osmanoğulları beyliği 1299 yılında kurulmuştur ve ilk zaferini 1302 yılında Koyulhisar Savaşı sonucu, Bizans’a karşı kazanmıştır.

6. OSMANLI PADİŞAHLARI

Tabi ki 36 padişahı buraya yazarak uzunca bir liste oluşturamayız.

Fakat herkesin bilmesi gereken hükümdarları şu şekilde sıralayabiliriz.

-İlk Padişah I. Osman (Osman Bey) 1299-1326

-İlk Halife I. Selim (Yavuz Sultan Selim)

-46 sene ile en uzun süre tahta kalan padişah I. Süleyman (Kanuni)

-93 gün ile en kısa süre tahta kalan V. Murat 30 Mayıs 1876-31 Ağustos 1876

-Son Halife Sultan Abdülmecit

-Son Padişah VI. Mehmet Vahdettin

7. TARİHTEKİ 16 BÜYÜK TÜRK DEVLETİ

Çoğumuzun Cumhurbaşkanı’nın sarayında, bu devletlerin temsili askerleriyle çektirdiği fotoğrafı hatırlarız.

Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 yıldız bu önemli 16 Türk devletini simgeler.

Aynı zamanda Milli İstihbarat Teşkilatı’nın logosundaki 16 yıldızda bu devletleri simgelemektedir.

Devletlerin listesi şu şekildedir:

1.Büyük Hun İmparatorluğu

2.Batı Hun İmparatorluğu

3.Avrupa Hun İmparatorluğu

4.Ak Hun İmparatorluğu

5.Göktürk Kağanlığı

6.Avar Kağanlığı

7.Hazar Kağanlığı

8.Uygur Kağanlığı

9.Karahanlı Devleti

10.Gazne Devleti

11.Büyük Selçuklu Devleti

12.Harzemşahlar Devleti

13.Altın Orda Devleti

14.Timur İmparatorluğu

15.Babür İmparatorluğu

16.Osmanlı Devleti

8. TARİH BOYUNCA TÜRKLERİN KULLANDIĞI ALFABELER

Oktay Sinanoğlu: ”Türkçe giderse Türkiye’de gider.”

Dil, şüphesiz ki bir toplumun ve devletin en önemli unsurlarından birisidir.

Tarih boyunca farklı Türk devletleri farklı alfabeler kullanmıştır.

Bu alfabeler şu şekildedir:

1.Göktürk Alfabesi

2.Uygur Alfabesi

3.Arap Alfabesi

4.Kiril Alfabesi

5.Latin Alfabesi

9. TÜRKİYE İSMİNİN KÖKENİ

Çoğumuz yıllardır üstünde yaşadığımız toprak parçası olan vatanımızın adının nereden geldiğini dahi bilmiyoruz.

Bilmemek değil öğrenmemek ayıptır, işte biz çoğunlukla öğrenmemek ayıbını işliyoruz.

Öncelikle bizim vatanımıza Türkiye ismini biz vermedik.

Bu ismi İtalyanlar vermiştir.

İtalyanlar ülkemize, Türklerin yurdu manasına gelen “Turchia” veya “Turcmenia” derlermiş.

Orta çağ Alman seyyahları da ülkemiz için “Turkei ve Türkenland” isimlerini kullanırmış.

Aynı zamanda Fransızlar da ülkemiz için Turquie derlermiş.

16.asırda kaleme aldığı seyahatnamesinde, Nicolas de Nicolay, ülkemiz için “Turkei” adını kullanmıştır.

Zamanla dilimizdeki değişimlerle ülkemizin adı şimdiki telaffuzumuz Türkiye şeklini almıştır.

Bizim vatanımızın ismini tarihte ilk olarak İtalyanlar, Turchia olarak söylemiştir.

10. FATİH’İN İSTANBUL’U FETHETTİĞİ YAŞ

Fatih Sultan Mehmet 1453 yılında 21 yaşındayken İstanbul’u fethetmiştir.

Arif Nihat Asya’nın Fetih Marşı şiirinde dediği gibi “Fatih’in İstanbul’u Fethettiği yaştasın” hitabı,21 yaşındaki herkesin üstüne alınması gereken bir nutuktur.

11. ÖNCE “TÜRK MÜYÜZ  YOKSA MÜSLÜMAN MIYIZ?” SORUSU

Gayet felsefi bir soru olan bu cümle bir o kadar anlamsız ve bilgi dışıdır.

Öncelikle Türklük bir ırk sıfatı iken Müslümanlık dini bir inanıştır.

Yani biz ırk olarak Türk, dini olarak Müslümanız. Kronolojik olarak değerlendirirsek, önceleri yine tek Tanrılı bir dine inanırken, zamanla İslamiyet’le tanıştık ve Müslümanlığı benimsedik.

Yani Araplarla tanışıp, İranlılardan İslamiyet’i öğrenene kadar Müslüman değildik.

Özetle biz, Müslüman Türkleriz.

12. 1. DÜNYA SAVAŞI’NA GİRİŞİMİZ

Cihan harbi başladığında “tarafsız kalan bertaraf olur” düşüncesiyle İngiltere saflarında savaşa girmeye uğraştık.

Fakat İngiltere bizi kendi müttefiki olarak istemedi.

(II. Dünya Savaşı’nda bizimle müttefik olmak için çok çaba sarf edeceklerdi.)

Bunun neticesinde savaşın ilk aylarında tarafsızlığımızı koruduk.

Ta ki Goeben ve Breslau Alman zırhlılarının boğazlarımıza sığınmasına dek.

Akdeniz’deki bu Alman gemilerinin kumandanı Koramiral Wilhelm Souchon, 3 Ağustos 1914 günü kendi üslerinden, Osmanlı’nın başkenti İstanbul’a doğru gitme emrini aldı.

Indomitable ve Indefatigable isimli İngiliz zırhlıları ile karşılaşan Alman gemileri hızlıca Sicilya’ya doğru kaçmayı başardı.

Koramiral Souchon kumandası altındaki Alman gemileri 10 Ağustos 1914 öğleden sonra Çanakkale Boğazı’na ulaştı.

Enver Paşa’nın telgrafı ile gemilerin boğazdan geçip İstanbul’a gelmesine izin verildi.

Alman gemileri 11 Ağustos 1914 günü İstanbul Boğazı’na demir attılar.

Bunu öğrenen Rusya, Fransa ve İngiltere’nin diplomatik baskıları sonucunda, Osmanlı bu iki geminin Almanlardan 500.000 altın karşılığında satın alındığını ve isimlerinin Yavuz, Midilli olarak değiştirildiğini açıkladı.

16 Ağustos 1914’te gemilere Osmanlı bayrağı çekildi ve Alman mürettebat Osmanlı asker kıyafetleriyle giydirildi.

Önceleri Osmanlı Devleti’nin tarafsızlığı Almanya’nın da işine gelirken, Avusturya-Macaristan hattında Rusların üstün gelmesi Almanlarda, Osmanlı Devleti’ni müttefik olarak yanında görme isteğini doğurdu.

Bunun üzerine Koramiral Souchon 14 Eylül 1914 itibariyle gemilerin Karadeniz’de bir tatbikata çıkması önerisini sundu.

Osmanlı bu öneriyi defalarca reddetti.

Nitekim 27 Ekim 1914 günü Koramiral Souchon komutasında Goeben (Yavuz), Breslau (Midilli) ve diğer 9 Osmanlı gemisi Karadeniz’e açılarak Odesa, Sivastopol, Novorossisk ve Fedosya limanlarını bombaladı.

Bu olay üzerine 2 Kasım 1914’te Rusya 5 Kasım da ise İngiltere Osmanlı Devleti’ne karşı savaş ilan etti.

13. İSTİKLAL MARŞIMIZ

1921 yılında Kurtuluş Savaşı ruhunun benimsenmesi için Maarif Vekaleti (Milli Eğitim Bakanlığı) öncülüğünde bir şiir yarışması başlatılmıştır.

Bu yarışmaya 724 şiir katılmıştır.

Mehmet Akif Ersoy ilk başta, yarışmada birinci seçilecek şiire para ödülü verildiği için katılmak istememiştir.

Fakat dönemin Maarif Vekili (Milli Eğitim Bakanı) Hamdullah Suphi Tanrıöver’in ısrarlarıyla şiirini yarışmaya göndermiştir.

Yapılan elemeler sonucunda Mehmet Akif Ersoy’un şiiri oy çoğunluğuyla birinci seçilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 12 Mart 1921 tarihli oturumunda Hamdullah Suphi Tanrıöver tarafından alkışlar eşliğinde ve coşkuyla okunarak İstiklal Marşı olarak kabul edilmiştir.

Daha sonra 1922 yılında Osman Zeki Üngör tarafından, günümüz şeklince bestelenmiştir.

Marşın orkestrasyonunu Edgar Manas yapmıştır.

Mehmet Akif Ersoy İstiklal Marşı’nın Türk milletinin bir eseri olduğunu söylemiştir.

Mehmet Akif Ersoy: Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın.

14. ANAYASALARIMIZ

Türkiye’de anayasal süreç 1808’den başlayıp günümüzde halen uygulanan uzun bir süreçtir.

Tarihimizde hazırlanan anayasalar ve tarihleri şu şekildedir:

  1. Senedi İttifak(1808)
  2. Tanzimat Fermanı(1839)
  3. Islahat Fermanı(1856)
  4. I. Meşrutiyet(1876)
  5. II. Meşrutiyet(1908)
  6. Teşkilat-ı Esasiye(1921 anayasası)
  7. 1924 Anayasası
  8. 1961 Anayasası
  9. 1982 Anayasası

2010 yılında yapılan halk oylamasının kabulü ile 1982 Anayasasının birçok maddesi değiştirilmiştir.

15. ŞAPKA DEVRİMİ

Şapka Devrimi, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanından kısa süre sonra, 1925 yılında düzenlenen bir yasadır.

Bu yasada erkek vatandaşların kafasını örtme uygulamaları ve şapka takma şekli düzenlenmiştir.

Osmanlı döneminde erkeklerin taktığı fes ve sarık yerine batılı erkeklerin kullandığı fötr şapka getirilmiştir.

Fötr şapka 20.yüzyıl başlarında şıklığın simgesi olarak görülmüştür.

Amerika’da fötr şapkalar takım elbisenin yanında bir aksesuar olarak erkeklerin gözdesi haline gelmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti’nde bu kanun sonunda kanuna itiraz eden ve eski adetlerini bırakmayan bir takım vatandaşların idam edildiği söylentisi yıllardır söylene durmuştur.

Hiçbir vatandaşımızın Şapka Kanunu gerekçesiyle idam edildiğine dair bir belge yoktur.

Dönemin İslamcılarından İskilipli Mehmet Atıf’ın yazmış olduğu, “Frenk Mukallitliği ve Şapka” adlı eseri yüzünden idam edildiği söylense de bu bilgi yanlıştır.

İskilipli Atıf bu eseri kanun çıkarılmadan önce yazmıştır.

İdamının sebebi Şapka Kanunu’na itiraz etmesi değil, İngiliz Muhipler Cemiyeti’nin üyesi ve Teali İslam Cemiyeti’nin başkanı olması sebebiyle vatan hainliği suçunun sabit olmasındandır.

Kaynak: Her Türk’ün bilmesi gereken 15 tarihi bilgi!

Exit mobile version