Site icon BOZ KARGA

Peygamber Efendimizin ‘Zeynep’le Evliliği’ne Dair İftira

وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ اِذَا قَضَى اللّٰهُ وَرَسُولُهُ اَمْرًا اَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ اَمْرِهِمْ وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا مُبٖينًا

“Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.”

Bi’setten önce Hz. Hatice (s.a) Zeyd ibni Haris’i satın almış ve sonradan onu Peygamber efendimize bağışlamıştır. Peygamber efendimiz de onu azat etmiş, ancak kavmi onu dışladığından peygamberimiz ona adını bağışlamış ve evlatlık olarak almıştır. Zeyd’in dışlanma olayı ise şöyle gerçekleşmiştir:

Peygamber efendimiz Zeyd’i azat edince ona azat olduğunu ve nereye gitmek istiyorsa gidebileceğini söyler. Zeyd babasının yanına gitmeyerek Peygamber’in yanında kalmayı tercih eder. Zeyd’in babası Zeyd’in Peygamberi seçtiğini görünce rahatsız olur ve orada insanlara şöyle der: “Ey insanlar! Tanıklık edin ki bu andan itibaren Zeyd benim oğlum değildir.”  

Allah Resulü, Zeyd’in babasının Zeyd’i bu şekilde dışladığını görünce şöyle buyurur: “Ey insanlar! Biliniz ki Zeyd benim oğlumdur. O günden sonra Zeyd’i “Zeyd ibn Muhammed” olarak anmaya başladılar.

İslam diniyle birlikte Zeyd öncü ve ihlaslı Müslümanlardan biri olmuş ve Müslümanlar arasında seçkin bir konuma kavuşmuştur. Sonradan Mute savaşında İslam ordusunun komutanlığını yaptığı sırada şehadet şerbetini içmiştir.

Peygamberimiz, Zeyd’i evlendirme kararı aldığında halasının kızı olan Zeyneb’i onun için istedi, ancak Zeynep ilk önce Peygamberin onu kendisi için istediğini sanarak çok sevinmiş, ama sonradan Zeyd için istediğini anlayınca çok rahatsız olmuş ve kabul etmemiştir. Zeyneb’in kardeşi Abdullah’ta bu evliliğe şiddetle karşı çıkmıştır.

İşte burada bu ayet inmiş ve Zeynep ve Abdullah gibiler uyarılarak Allah ve Resulü bir karar aldığında hiç kimsenin onlara itiraz etme hakkının olmadığı söylenmiştir. Onlar bu ayeti görünce Allah’ın emrine boyun eğmiş ve kabul etmişlerdir. (elbette birazdan göreceğiniz gibi bu evlilik sıradan bir evlilik değildi, bilakis cahiliye geleneklerinden bir adetin kırılması için bir mukaddimeydi. Zira cahiliyet döneminde eşraftan olan çok önemli bir kızın, yüce insani şahsiyet sahibi de olsa bir köleyle evlenmesi söz konusu bile değildi.)

Ancak gerçekleşen bu evlilikten kısa bir süre sonra eşler arası uyumsuzluklar baş göstermiş ve iş boşanmayla sonuçlanmıştır. Her ne kadar Hz. Peygamber evliliğin bitmesine karşı da çıksa bu evlilik boşanmayla son bulmuştur… sonra Allah, peygamberin Zeynep’le evlenme emrini vermiştir. Bu olayın aslı bu şekildedir ve buraya kadar hiçbir sorun bulunmamaktadır ancak “(Resûlüm!) Hani Allah’ın nimet verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye: Eşini yanında tut, Allah’tan kork! diyordun. Allah’ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan çekinerek içinde gizliyordun. Oysa asıl korkmana lâyık olan Allah’tır. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki evlâtlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde (o kadınlarla evlenmek isterlerse) müminlere bir güçlük olmasın. Allah’ın emri yerine getirilmiştir.” Bu ayetle birlikte tartışmalar baş göstermiştir. Bazı İslam müfessirlerinin dini kavrayamadan dini tefsir etmeye kalkmaları bazı sorunlar doğurmuştur; şöyle ki ayette geçen bazı tabirlerin açıklamasını yapamadıklarından İslam düşmanlarının ellerine bazı bahaneler vermişlerdir. Halbuki ayette geçen karineler ve ayetlerin nüzul sebebine bakıldığında olay gayet açıktır.  

İslam düşmanları bu konuyu gündeme getirip insanların kafasını karıştırıp, şüpheye düşürmek için bazı efsaneler uydurmuşlardır. O efsanelerden biri şudur:

Bir gün Peygamber (s.a.a) Zeyd’in evine giderek onu dışarıya çağırdı. Ancak Zeyd evde yoktu, o sırada rüzgar eserek kapının önündeki perdeyi açtı ve peygamber Zeyneb’i perde arkasından gördü. Çünkü Zeynep çok güzel ve çekici bir kadın olduğundan o güne kadar onun gibi çekici ve güzel birini görmeyen (Hz.) Muhammed onun etkisinde kalarak ona gizlice içten aşık oldu!!

Zeyd eve gelince Zeynep olayı ona anlattı. Zeyd Peygamberin Zeyneb’e aşık olduğunu anlayınca onu boşadı ve (Hz.) Muhammed onunla evlendi.

Sözüm ona bazı Sünni müfessirler uydurulan bu efsanede peygamberin makamına bir leke gelmesin diye bazı açıklamalarda bulunmuşlardır şöyle ki: Peygamber de diğer insanlar gibi bir beşerdir. Beşer olduğu için de aşık olabilir. Aşık olmakta fıtri ve doğal bir eğilim olduğundan hiçbir insan bu durumdan müstesna değildir. Dolayısıyla peygamberin aşık olması gayet doğal bir durumdur!!! Bu sözleri sarf edenlerin ne kadar gaflette oldukları açıktır. Çünkü bu kişiler ilahi terbiye ve eğitim kuvvesini içsel ve doğal kuvveden daha aşağı olarak görmüşlerdir. Halbuki ilahi terbiye ve eğitim kuvvesi tüm kuvvelere egemen ve hakimdir. İkinci olarak bu farz altında Peygamberi neden aşkını gizliyorsun diye kınamanın bir anlamı olmazdı. Çünkü bu sözün anlamı şu olurdu: Senin Zeyd’in namusu ve eşi Zeyneb’e karşı olan aşkını izhar etmen gerekiyordu, neden izhar edip açıklamadın? Bu sözün saçmalığı güneş gibi aydındır. Çünkü sıradan bir insan için bile başkalarının namusu hakkında böyle şeyler konuşması ve onları aklından geçirmesi düşünülemez kaldı ki bahsi edilen “ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” diyen kainatın efendisi tüm peygamberlerin en üstün kişisidir.

Bu efsanenin yalan, temelsiz ve esasının olmadığını anlamak için Zeyneb’in kim olduğuna ve Zeyd’le nasıl evlendiğine bakmamız yeterlidir. Önceden de belirttiğimiz gibi Zeynep Abdulmuttalib’in kızı Amime’nin kızıydı, yani Peygamberin halasının kızıydı. Zeynep Peygamberle yakın akraba olduğundan ona her zaman çok yakın olmuş ve onun yanında büyümüştür. Zeynep çocukluğunu ve gençliğini Peygamberin yanında geçirmiştir. Dolayısıyla peygamber Zeyneb’i her zaman görür ve konuşurdu. Bu da unutulmamalıdır ki o dönemlerde daha hicap farz olmamıştı. Yani Peygamber Zeyneb’i fazlasıyla görmüş ve müşahede etmiştir. Eğer iddia edildiği gibiydiyse neden o dönemler Zeyneb’in güzelliğine vurulmamış ve ona tutulmamıştı da aradan bunca zaman geçtikten ve bu olaylar yaşandıktan sonra onunla evlendi? Eğer peygamber Zeynep’le evlenmek isteseydi, onun için hiçbir engel bulunmamaktaydı. Bilakis bu evlilik Zeynep ve ailesi için bir iftihar ve şeref olurdu. Çünkü peygamberle evlenmek Müslümanlar için bir onur ve izzet sayılmaktaydı. Güzellik peşinde olan birisi için bu bulunmaz bir fırsattı. İslam düşmanlarının peygamberin çok kadınla evlilik yaptığını ve dolayısıyla nefsine düşkün biri olduğu iftiralarının doğru olmadığına en büyük kanıttır aslında bu olay. Şöyle ki nefsine düşkün biri peygamberlik konumundan yararlanır ve daha ilk günden onun gibi güzel birine sahip olurdu. Onunla başka birini evlendirecek sonra aralarında sorunlar başlayıp boşanmak zorunda kaldıktan sonra evlenmesinin hiçbir anlamı yoktur… sadece bunu bilmemiz bile bu efsanenin ne kadar sahte ve uydurma olduğunu ortaya koymaktadır.

Ayrıca Zeyd, eşini boşamak için defalarca Resulullah’ın (s.a.a) yanına gelmiş, ancak Allah Resulü her defasında ona nasihat ederek eşini boşamamasını istemişti.  

Başka bir nokta yine ayette evliliğin hikmetini açıklamış ve şöyle buyurmuştur: biz onu sana nikâhladık ki evlâtlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde (o kadınlarla evlenmek isterlerse) müminlere bir güçlük olmasın. Allah’ın emri yerine getirilmiştir.”

Öte yandan ayette de belirtildiği gibi Allah Resulü bu evlilikten korkup endişe ediyordu. Ancak Allah Resulü insanların sözlerinden çekinmeyerek sadece ilahi vazifesine amel etmeli ve kutsal görevini yerine getirmelidir. Her ne kadar ilahi hükümleri kavrayamamış insanlar küçük düşürücü laflar da etse, münafıklar peygamberin makamını karalamak için efsaneler de uydursalar bu olay gerçekleşmelidir. Ve bu olay gerçekten ilahi hükümlerin gerçekleşmesi ve batıl geleneklerin kırılması için Peygambere çok ağır bir bedel ödetmiş ve halen de bu tür iftiralarla bedel ödetmektedir. ancak peygamberler ilahi hükümlerin gerçekleşmesi için bazen bu tür ağır bedeller ödeyerek fedakarlıklarda bulunmaktadırlar. İnsanların bu tür itham ve iftiralarına katlanmak herkesin harcı değildir.  

Evet, eğer peygamber Zeyneb’i hiç görmemiş onu hiç tanımamış olsaydı, Zeyneb’in peygamberle evlenmeye temayülü olmasaydı (peygamberlik makamını gözetmeden) ve Zeyd’de eşini boşamak istemeseydi o zaman bu iftira ve töhmetin bir yeri olabilirdi.   

Zeynep, Zeyd’le nasıl evlendi?

Önceden de bahsettiğimiz gibi Zeyd, Peygamberin azatlığı ve evlatlığıydı. İslam dinini Hz. Ali ve Hz. Hatice’den sonra kabul eden üçüncü kişiydi. Peygamberimiz Zeyd’i sever ve onun daha seçkin olması ve konumunun artması için Haşimoğlulları ile bir bağ kurulmasını istemiştir. Böylelikle Müslümanlar bilecekler ki mümin bir erkeğin dengi mümin bir kadındır. İman ettikten sonra artık soy ve nesepten kaynaklanan övünmenin hiç bir değeri yoktur.

Önceden de belirttiğimiz gibi Zeynep ve kardeşi ilk önce bu evliliğe karşı çıkmıştı. Hatta Zeynep ilk önce kendisini isteyenin peygamberin kendisi olduğunu düşünmüş ve çok sevinmişti. Eğer İslam düşmanlarının iddia ettikleri gibiyse neden peygamber o sırada onunla evlenmedi. Kızın kendisi istiyor, aile istiyor ve ayrıca peygamberlik makamının da etkisiyle istediği an bu işi yapabilirdi. Ancak Allah Resulü onunla evlenmek istemiyor, tam tersi kızın kendisi onunla evlenmek istiyor, ama Resulullah Zeyd’e istediğini belirtiyor. Böylelikle Allah Teala tarafından gelen vahiyle bu işin Allah’ın emri olduğu anlaşıldığından Zeynep bu evliliği onaylıyor. İslam’ı anlamamış bazı Sünni alimlerle, İslam düşmanlarının uydurduğu bu efsanenin ne kadar da içi boş olduğu anlaşılmaktadır.   

Peygamberin azatlığı ve evlatlığı olan Zeyd’le halasının kızı Zeynep evlendiler, ancak Zeynep bu evliliğe Resulullah’ın hoşnutluğu için razı olduğundan fazla dayanamamış ve asalet ve eşraflık duygusundan vazgeçememiştir. Çünkü Zeynep Arap soyunun en şerefli ailesi olan Haşimoğullarından ve Resulullah’a en yakın biri Zeyd ise bunların evinde onlara hizmet eden bir azatlı köle!

Zeyd, mümin ve alçak gönüllü biri olmasına rağmen Zeyneb’in tavırlarına dayanamayarak Resulullah’a şikayet etmiş, ancak Allah Resulü ona sabırlı olmasını ve tahammül etmesini söylemişti. Çünkü kendini beğenmişlik ve tekebbür sıfatını yenmek kolay değildi ve zamana bırakılması gerekmekteydi. Ama artık Zeyd’in dayanma gücü kalmamış ve tahammül edemeyecek duruma gelmişti. Peygamberi babası gibi gördüğünden ve saygı duyduğundan onun huzuruna gitmiş ve sabrının bittiğini söylemiştir. Ama peygamber yine eşine sabret der!

Zaman geçmiş artık sabırlar tükenmiş ve karşılıklı geçimsizlik zirveye çıkmıştır. Sonunda Hz. Peygambere vahiy gelmiştir, ancak vahiyde Allah, peygamberinden Zeyneb’le evlenmesini istemektedir. Buda peygamberi söylentiler çıkar korkusuyla endişelendirmektedir. Bundan dolayı bunu içine atarak saklamayı yeğler… Sonra Zeyd, peygamberin yanına gelir ve evliliklerinin artık dayanılmaz hal aldığını ve karşılıklı olarak boşanma kararı aldıklarını açıklar. İşte o sırada peygamber içinde sakladığı şeyi açığa vurarak Allah’ın emrini icra etmeye koyulur: “(Resûlüm!) Hani Allah’ın nimet verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye (Zeyd’e): Eşini yanında tut, Allah’tan kork! diyordun. Allah’ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan çekinerek içinde gizliyordun. Oysa asıl korkmana lâyık olan Allah’tır. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki evlâtlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde (o kadınlarla evlenmek isterlerse) müminlere bir güçlük olmasın. Allah’ın emri yerine getirilmiştir.”

Allah Teala, (olayın birinci aşaması olan eşraftan olan güzel bir kızla fakir bir azatlığın evlenme tabusunu yıktıktan sonra ikinci aşamaya geçerek) cahiliye adetlerinden bir diğeri olan üvey oğul konusunun İslam’a göre şekillenmesini istemiştir. Çünkü Arap geleneklerinde üvey evlat normal evlatla aynı kabul ediliyordu. Birini evlatlık olarak aldıklarında artık o çocuğun gerçek babasından bağı kesilir ve üvey babasına nispet verilirdi. Bu da gerçek babasına açık bir zulümdü. Allah Teala bu ayette bu konuya değinerek şöyle buyurmuştur:

“Allah, evlatlıklarınızı da öz çocuklarınız (gibi) kılmamıştır. Bu, sizin ağızlarınızla söylediğiniz (fakat gerçekliği olmayan) sözünüzdür. Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola iletir. (Ahzap Suresi, 5)”

Üvey evlatlar babalıklarına nispet verildikleri için kendi öz çocuklarına haram bildikleri şeyleri onlar içinde haram görüyorlardı. Allah Teala, Arap cahiliye geleneklerini o güne kadar bir bir ortadan kaldırıp ilahi hükümleri yerleştirdiği gibi bu konuyu da artık kapatıp ilahileştirmeyi istemekteydi. Ve dolayısıyla böyle zorlu bir görevi yine bizzat elçisine sunarak örnek olarak bizzat onun bu işi yapmasını isteyecekti ki artık başkaları için bir bahane ve özür kalmamış olsun. (zaten peygamberliğe seçilenlerin en bariz özelliklerinden biri topluma yerleşmiş ilahi olmayan geleneklerin ortadan kaldırılma gibi zor işleri bizzat üstlenmeleridir. Bundan dolayı peygamberlik makamı kadar zor ve sıkıntılı bir iş yoktur.)  

Zeyd, Zeynep’den ilişiğini kesince (boşayınca) biz onu sana nikâhladık ki evlâtlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde (o kadınlarla evlenmek isterlerse) müminlere bir güçlük olmasın. Allah’ın emri yerine getirilmiştir.”

Peygamber efendimizin Zeynep’le evlenme macerası anlatıldığı gibi gerçekleşmiştir. İslam ve peygamber düşmanlarının Peygamber ve Ehlibeyti’nin konumlarını sarsacak, onları küçük düşürmeye yeltendikleri bu tür karalama ve efsaneler her zaman olmuştur, bundan sonra da olacaktır. Biz Müslümanlara düşen, bu tür iftira ve töhmetleri tespit edip zamanında onlara cevap vermektir.     

Bu olaydan sonra Zeynep, Peygamberin eşi olarak onun evine yerleşti. Zeynep bu evlilikten her zaman onur duyarak şöyle diyordu: “Allah, beni peygamberin eşi olarak seçti ve Müslümanların devamlı okuduğu hiçbir zaman değişmeyecek benim için ayetler indirdi.” Zeyneb’in amcaları da bu evlilikten onur duyarak kendilerinden iftihar ediyorlardı. Halkla konuştuklarında şöyle diyorlardı: “Aranızda Allah’ın yedi göğün üzerinde Peygamberiyle evlendirdiği bir kadın daha var mı?!”

Zeyneb’in ahlaki yapısına bakacak olursak, peygamberimizin Hz. Hatice validemizden sonraki ikinci derecedeki en üstün eşiydi. Fakir ve ihtiyaç sahiplerine her zaman yardım eder ve infakta bulunurdu. Allah’ın, Zeyneb’in ailesine (sonradan ona kalmıştır) verdiği servet devamlı artmış ve çoğalmıştır. Bu zenginliğe rağmen Zeynep hasır örerek onu satar ve sadaka olarak verirdi. Bir gün peygamber efendimiz eşleriyle birlikte oturduğu sırada şöyle buyurmuştur: “Elleri uzun olan herkesten daha erken bana kavuşacaktır.” Bu sözü ilk etapta anlamayanlar ellerini ölçmeye hangisinin daha uzun olduğunu incelemeye çalışmışlardı. Ancak sonradan peygamberin kastının o olmadığı anlaşılmıştı. Allah Resulününün (s.a.a) kastı kim Allah yolunda daha çok bağış ve ihsanda bulunursa bana daha erken kavuşacaktır idi. Peygamber efendimizin eşleri arasında Hz. Hatice’den sonra (Hz. Hatice peygamberimizden çok daha önce vefat etmişti) Zeynep’ten daha fazla  Allah yolunda sadaka, ihsan ve bağışta bulunan yoktu. Peygamber efendimiz vefat ettikten sonra ilk ölen eşi Hz. Zeynep olmuştur. Böylelikle peygamberimizin bir başka mucizesi de gerçekleşmişti. (Zeyneb’in kendisinden sonra ölecek ilk eşi olmasını bilmiş, hem de Zeyneb’in cömertliğini ve üstünlüğünü açıklamıştır.)     

KAYNAK

Facebook Notice for EU! You need to login to view and post FB Comments!
Exit mobile version