İçindekiler
James Cameron‘un ünlü Avatar adlı filmini ele alacağız. Hazırlığı ve çekimleri yaklaşık 11 yıl süren, dünyanın en büyük şirketlerinden The Coca Cola Company tarafından da desteklenen, 200 milyon Dolar bütçeli filmin, nasıl bir felsefenin ürünü olduğunu ortaya koymaya çalışacağız.
Önce filmin senaristi ve yönetmeni olan Cameron’un geçmişine bir göz atacağız. Ardından onca animasyon ve multimedya eşliğinde verilen filmdeki temaları sıralayacağız. Son bölümde de verilmek istenen mesajı ve filmin amacını ortaya koyacağız.
YÖNETMEN: JAMES CAMERON
1986 yılında Cameron, Yaratık (Alien) adlı filmin 2. serisini çekerek adından söz ettirdi. Bu filmin verdiği mesaj da çok anlamlıydı. Filmde, insanların içinde türeyen kötü bir uzaylı yaratık, insan soyunu tehdit etmektedir. Bu kötü uzaylı yaratıktan kurtulmak için ise bir tür kurtarıcı mesihe ihtiyaç vardır.
Cameron, 1991 yılında belki de sinema tarihinin en akılda kalan yapıtlarından biri olan Terminatör 2: Mahşer Günü adlı filmi çekti. Bu filmde de insan ırkını tehdit eden kötü makineler ve insanlığın kurtarıcısı olması beklenen bir kurtarıcı (mesih) çocuğun öyküsü anlatılmaktadır.
Cameron, 1997 yılında ünlü Titanik filmini beyaz perdeye yansıttı. 11 dalda Oscar kazanan bu film, aynı zamanda sinema tarihinin en fazla izlenen filmi oldu. Yönetmen Cameron, 11 yıl süren çok uzun bir hazırlığın ardından, bu kez beklentilere uygun olarak Avatar filmi ile seyircisinin karşısına çıktı. Avatar filmine bir göz atalım:
FİLMİN ÖZETİ VE ÖNEMLİ KAVRAMLAR
1) Filmde Kutsanan Navi; Cin-şeytan Irkıdır: Filme göre, 22. yüzyılda Pandora adlı bir gezegende Navi adlı yaratıklar yaşamaktadır. Pandora, antik Yunan felsefesine göre; kötülüklerin kaynağı olarak gösterilen çok güzel bir kadının adıdır. Zeus‘un hediye ettiği bir kutuyu açan Pandora, böylece tüm kötülüklerin yeryüzünde yayılıp saçılmasına neden olur.
Navi adlı yaratıklar; mavi benizli, iri gözlü, vampir dişli, kedi kulaklı, domuz-aslan burunlu, maymun kuyruklu ve 3 metre boyunda, oldukça çevik ama narin bir yapıya sahiptirler. Ve dikkatlice bakılmazsa göze batmayan bu detayların dışında, genel olarak insansı bir görünümleri vardır. İnsan ırkına sözde sevgi-barış dolu yürekleriyle benzerler. Hatta öyle ki gözünü para hırsı bürümüş, yaşadığı dünyayı çöpe çevirmiş olan 22. yüzyıl insanlarından daha insandırlar. Kabile halinde yaşan Navi ırkı, şamanist felsefeye inanır ve doğayla tam bir uyum içinde hayatını sürdürür. Hatta dev bir netvork ağı gibi Pandora‘yı saran ağaçlarla iletişim kurabilmekte, en vahşi hayvanlarla yeri geldiğinde düşmanlara karşı işbirliği yapabilmektedirler. Hayatın kaynağı olarak gördükleri Eywa adlı ağaca Tanrı diye tapmakta, el ele tutuşarak bu ağacın altında dua etmektedirler.
Küresel gücü temsil eden ve zalimce askeri operasyonlar düzenleyen birliğin komutanı Albay Quaritch ve askerleri.
2) Filmde Küresel Güçler: Dünyanın iliğini kemiğini sömüren küresel güçler, gözünü Pandora gezegenindeki çok değerli bir madene dikmiştir. Amerikalı bir şirket, bu cevherin ticaretini yapmak üzere Pandora’daki çalışmalarına başlar. Filme göre, emperyalist insan güçleri, Navileri kandıramayınca; B planını; yani Navileri yok etmeyi devreye sokar ve yüksek teknoloji ürünü silahlarıyla Naviler’in yerleşim alanını yerle bir eder.
Ancak filmin ilerleyen sahnelerinde seyirci asıl gücün silahtan değil, şamanist felsefeye dayalı doğa sevgisinden kaynaklandığını öğrenecektir. Buradaki şamanist felsefenin; tüm eski klan ve kabilelerdeki cin-şeytanlarla temastan doğan bir felsefe olduğu hatırlanmalıdır.
3) Filmde Kurtarıcı Avatar (Mesih Deccal): Yukarıda bahsi geçen B planından önce, küresel güçler, Navilerin yaşam alanındaki değerli elementleri çıkarmak için Avatar adlı bir proje üretirler. Projeye göre bilim adamları, (Navi ve insan DNA’sı meleziyle) avatar diye adlandırılan Navi görünümlü bedenler üretirler. Amaç, insanın düşünce gücüyle hareket eden bu avatarları kullanarak; Navileri Pandora’yı terketmeye ikna etmektir. Navi görünümlü bedenini (avatarını) kullanarak Naviler’le yakınlık kuran felçli eski bir asker, bağlı olduğu şirkete karşı çıkar ve Naviler‘i kurtarmak adına insanlıktan çıkıp Avatar olmayı ve böylece Navilerin barış-sevgi dolu yaşam felsefesini tercih eder.
Saçlarının ucuyla ağaç tanrılarına bağlanan Naviler, kendilerine yardım eden Avatar’ın (felçli asker) liderliğinde, vahşi hayvanların da katılımıyla savaşı kazanır. Küresel gücün merhametsiz adamları, sonunda Navilere teslim olur ve berbat dünyalarına geri dönmek zorunda kalırlar. Savaşın sonunda da beklenen değişim gerçekleşir. Kurtarıcı (mesih) Avatar, hayat ağacına bağlanır ve törenle insanlıktan tamamen çıkıp Navileşir.
FİLMDE VERİLEN MESAJLAR
1) Filmde doğa ve ağaçlar kutsallaştırılmaktadır. Bu, Hinduizm, Şamanizm, Şintoizm, Brahmanizm ve Budizm gibi paganist dinlerde var olan bir inanıştır. Bu dinlerin ortak noktası, doğaya (canlı ve hayvanlara) olan aşırı sevgi ve re-enkarnasyon inancı olarak özetlenebilir. Doğaya olan sevginin kaynağında ise tanrılarının; bir ineğin, ağacın ya da insanın bedeninde reankarne olması ve o beden üzerinden insanların arasında yaşaması felsefesi yatar. İşte bu nedenle doğada olan her şey, tanrı olma potansiyeli taşıdığından kutsaldır. Filmdeki Navi kavramıyla; bu şeytani dinler ve paganizm kutsanmakta ve yüceltilmektedir. Navilerin yüce anamız diye hitap ettiği Eywa, Kızılderili ve Şaman kültüründen bildiğimiz, paganist kültürün mirası olan ve bugün de evrimci bilim adamları ve ateist çevrelerce kutsanan tabiat anayı temsil etmektedir.
2) Uzaylı Navilerin, neredeyse kusursuz kişilik tarifleri karşısında, Dünyalı insanların yerin dibine batırılması çok manidardır. Bu filmde Dünya’yı yöneten ve talan eden, petrol ve değerli madenler uğruna Afganistan’ı, Irak’ı işgal eden küresel güçlerin, tıpkı 2012 filmindeki gibi hedef tahtasına oturtulduğu açıktır. Zeitgeist ile iyice ortaya çıkan ve artık birçok filmde işlenen küresel güç eleştirileriyle ne amaçlanmaktadır? Bu, tamamen İblis’in kadim planında yer alan küresel güce ve onun çıkaracağı sahte Deccale verilmiş olan kötü rolle ilgilidir. Bu Planın ayrıntıları, sitemizin cin-şeytanlar bölümündeki Kadim Plan: İblis Dünyayı Ele Geçirmek Üzere… başlığı altında incelenecektir.
3) Son olarak filmdeki esas unsur olan Avatar üzerinde duralım. Avatar, Hint mitolojisinde; Hint tanrılarının, yeryüzüne indiklerinde büründükleri şekillerdir. Balarama, Sri, Varaha gibi isimler alan avatar tanrılar, doğu kültüründeki birçok öyküye de ilham kaynağı olmuştur. Avatar düşüncesi, Hinduzm, Şamanizm, Şintoizm, Brahmanizm ve Budizm’deki reenkarnasyon inancıyla, tanrıların çeşitli beden ve varlıklar üzerinde sürekli olarak yenilenip tekamül etmesi şeytani yalanına dayanır. Eski Hint inançlarına göre koruyucu tanrı Vişnu, bir düzensizlik döneminde insanları kurtarma amacıyla dokuz kez Dünya’ya iner. Her gelişinde başka bir kılık ve ad alır. Yine her inişinde, bir öncekinden daha az kusurlu ve yetkin bir nitelik taşır. Ancak dokuzuncu ve sonuncu inişinde tam bir yetkinliğe ulaşamaz. Bu nedenle Vişnu‘nun, bir kez daha ve tam yetkinlikle ineceğine inanılır. Bu geliş, evrensel oluşumun sonlarına doğru; yani yaklaşansaatte olacak ve Vişnu bu kez Avatar adını alacaktır.
Filmde kötü rol verilmiş olan Dünya güçleri karşısında, bir Avatar (Kurtarıcı-Mesih) yani aslında Deccal olan bir karakter yer almaktadır. Bu karakter her zamanki gibi iyiliksever, sevgi dolu, fedakar, kendi hayatını hiçe sayan ve benzer filmlerden alışageldiğimiz üzere tüm iyi özellikleri bünyesinde barındıran bir hayvan-insan-navi karışımıdır.
İblis’in Yaklaşan Saatte çıkaracağı lider; yani Mesih Deccal; aynen filmde olduğu gibi, gerçek hayatta da, Küresel Güç’ün kötülük mesihi sahte deccalden artık yılmış ve korkuya kapılmış insanlığın imdadına filmdeki gibi yetişecek; insanlığı kurtararak tanrılığını filmdeki gibi ilan edecektir. Filmdeki Kurtarıcının tüm özellikleri; gelecek olan Mesih Deccale ait özelliklerdir. Bu kurtarıcının, İnsan-navi; yani insan-şeytan karışımı olması da bu bakımdan oldukça manidardır.
İnsanlığın kurtarıcısı olarak takdim edilen insan-hayvan-şeytan karışımı bir varlık: Hint şeytani tanrısı Vişnu’nun tekamül etmiş(!) en son hali Avatar.
SONUÇ
Anlaşılan Avatar filmini tam 11 yılda hazırlayan James Cameron, her detayı tek tek düşünmüş; ya da dostlarından ilham almış. Spritüelizm, New Age, paganizm, eski Yunan Mitolojisi, Şamanizm, Budizm ve Hinduizm felsefelerinden bolca yararlanmış. Yani film, öylesine yapılmış bir animasyon değil; baştan aşağı cin-şeytanlar başlığı altında ifşa edilecek olan, İblis’in Kadim Planına hizmet eden bir beyin yıkaması…
Sıradan bir sinema izleyicisinin, animasyon harikası olarak tanıtılan filmin görsel efektlerinden, duygulu müziklerinden ve aksiyon sahnelerinden fırsat bulup; bu felsefeyi yakalayabilmesi ve görüntüyü analiz edebilmesi elbette düşünülemez.
Böylece o zehirli tohumlar, insanların bilinçaltına tek tek ekiliyor. Çünkü yaklaşansaat geldiğinde; kendisini insanlığın kurtarıcısı olarak tanıtacak olan Mesihi Deccal, insanlığın gelmiş geçmiş en büyük fitnesi olarak ortaya çıkacaktır. İşte o gün, şeytanın her yönüyle ektiği tüm tohumlar yeşermiş olacaktır. Ancak bugün şeytanın açık tuzaklarını ve mesajlarını algılayamayıp ağzı açık bakanlar, bu aldatıcı ve çok yüzlü k urtarıcı mesihin, yalanlarına inanarak aldanmış olacaklar ve arkasından dehşetli bir akibete sürükleneceklerdir.
Kaynaklar:
1) avatar.com
2) vikipedi
3) cağatayyaşar.com
4) kimkimdir.com
5) 8sutun.com
6) beyazperde.mynet
7) divxplanet.com