Opus Dei Gizli Örgütü ve Vatikan

Papa 2. Jean Paul’ün ardından Vatikan‘da yeni papa seçimi 18 Nisan’da başlayacak. Ama tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ‘Derin Vatikan’ın masonik örgütü ‘Opus Dei’ ile ilgili tartışmalar başladı. Türkiye’nin en etkili haftalık haber ve aktüalite dergisi Tempo, son sayısında Vatikan’daki son gelişmeleri ve Opus Dei örgütünü mercek altına aldı. Vatikan uzmanı Doç. Dr. Ali Murat Yel, Tempo’nun sorularını yanıtladı.

Papalık seçiminde Vatikan’daki grupların çatışması etkili olur mu?

– Grupların sayısını kesin olarak söylemek biraz zor. Çünkü o kadar farklı Katolik grupları var ki. Bundan 20-30 yıl önce sorsaydınız Cizvitler ne derse o olur derdim. Çünkü Cizvitler, Katolik Kilisesi’nin elitleri olarak ele alınır. Hatta Cizvitlerin en baştaki isimleri eskiden ‘siyah papa’ olarak anılırdı. Ama bugün öyle bariz bir şekilde bir grubun üstünlüğü olduğunu söylememiz çok zor.

Ölen Papa’ya Opus Dei örgütünün ciddi desteği olmamış mıydı? Şimdi nasıl olur?

– Öyle söylentiler var. Bunların hiçbirisi doğrulanamaz. Vatikan asla böyle bir açıklama yapmayacaktır.

Opus Dei’nin önemi nedir peki?

– Gizli bir örgüt, yapılanması farklı, masonik bir tarafı var. Ciddi bir finansal gücü var.  Dan Brown’un ‘Da Vinci Şifresi’nde yer alan bilgilerin yüzde 95’inin gerçek olduğunu düşünüyorum. Opus Dei, şu anda Katolik Kilisesi’nde oldukça etkin durumda. Muhafazakárlığıyla ve üst düzeydeki yöneticileriyle etkin durumda. Opus Dei’nin etkin olmasının en büyük sebebi de, iş áleminde etkin üyelerinin olması. Çok zengin bir tarikat. Ama Papa seçiminde, bu kadar etkili olabileceklerini sanmıyorum.

Neden?

– Çünkü kardinallerin çoğunluğu Opus Dei’den değil.

Opus Dei’nin karıştığı skandallar var.

– Opus Dei hakkında konuşmak çok da doğru olmasa gerek. Tehlikeli bir durum. Duyabilirler, bizim aleyhimize çalışıyor denebilir. O yüzden Opus Dei’ye çok girmeyelim. Sadece genel hatlarını çizelim.

Opus Dei tehlikeli mi?

– Bütün örgütler için geçerlidir bu. Kendi çıkarları için böyledir.

Finansal gücü büyük mü?

– Tabii. Özellikle İspanya’da.

Vatikan’ın ve Opus Dei’nin parasal gücünü tahmin edebilir misiniz?

– Yok, hayır.

Trilyon dolar gibi olabilir mi?

– Kesinlikle evet. Hiç kimse bugüne kadar tahmin yapmadı. Dünyanın en zengin devleti, sermaye gücü.

Opus Dei’nin Türkiye’de bağlantıları var mı?

– Bildiğim kadarıyla yok. Opus Dei, Türkiye’de çok etkin değil. Ama Cizvitler etkinler. Türkiye’deki Fransız okulları Cizvit okullarıdır. Çünkü Osmanlılar Cizvitlere çalışma imkánı tanımışlardı.

ÖRGÜT ÜYELERİ ‘ÇİLE’ ÇEKİYOR

Opus Dei, 2 Ekim 1928 tarihinde Kutsanmış Josemaria Escriva tarafından Madrid’de kuruldu. Günümüzde dünyanın çeşitli ülkelerinden yaklaşık 80 bin kişi bu piskoposluğa üye. Escriva, 26 Haziran 1975’te öldü. Yerine yıllardır yanında bulunan Dr. Diez Sollano geçti.

Opus Dei’ye katılan üyelerden günlük olarak bazı şiddete yönelik uygulamalar da istenir. Opus Dei numerary’lerinin çile uygulamalarından bazıları şöyle:

a. Cilice: Kilisenin bayram ve pazar günleri hariç her gün iki saat boyunca bacakların üst kısmına dikenli bir zincir bağlanır. Opus Dei üyeleri bu uygulamayı nadiren itiraf ederler. Bu çile insanın etinde deliklere yol açar ve bu sebeple Opus Dei üyeleri diğerlerinin yanında mayo giymezler.

b. Disiplin: Makrameye benzeyen bir kırbaç ile kalçalara ve sırta vurulur. Normalde haftada bir gün yapılan bu çile, eğer üst yetkililerden izin alınabilirse daha sık yapılabilir.

c. Soğuk Duş: Numerary’lerin çoğu her gün soğuk duş alırlar.[1]

Opus Dei Tarikatı

Opus Dei tarikatı Katolik kilisesi içindeki en gizemli ve en tartışmalı güçtür. Dan Brown’un Da Vinci Şifresi kitabını okuyanlarınız Opus Dei’yi, müridinin radikal tavırlarıyla öne çıkan bir dini kurumsallaşma olarak hatırlayacaklardır. Kitapta Opus Dei aynı zamanda sağ kanat politik gündemini belirleyen bir güç olarak da verilmişti ki, bu da bir çok kesimi oturduğu koltuklarında rahatsız etmeye yetmişti.

Opus Dei hakkında çok fazla konuşulan, fakat günümüz dinsel toplulukları içinde hakkında en az şey bilinen örgüttür. Nitekim CNN televizyonu için Vatikan analizleri yapan, BBC için Opus Dei belgeseli hazırlayan ve araştırmacı kimliğiyle Opus Dei’nin içine sızmayı başarmış isimlerden biri olan John Allen, kitabında tarikatın kuruluşundan günümüze kadar olan gelişimini, yapısını ve işleyişini geniş bir yelpazede gözler önüne sermiş.

Yazı boyunca, tarikatlar ve günümüzde yaşanmakta olan din gerçeğinin, toplumsal hayatta nasıl karşımıza çıktığını sorgulama fırsatı bulacağız, ve bizler farkına varmadan bu gerçeğin toplumları nasıl bir kaosa sürüklediğini hep birlikte irdeleyeceğiz. Bu noktada Opus Dei’nin, gerek yapısıyla gerek kanıtlanmış gerçeklikleri ve sayısal verileriyle üzerinden tartışabileceğimiz doğru bir örnek olacağı kanaatindeyim. Şimdi gelin Opus Dei’yi hep birlikte tanıyalım:

Opus Dei, 2 Ekim 1928 de Madrid’te sıradan bir papaz olan Jose Maria Escriva de Balaguery Albas tarafından kurulmuştur. İlk başlarda örgüt, idealist fikirlerle kurulmuş olduğu söylense de, iş ideolojiyi hayata geçirmeye geldiğinde tablo biraz karışmıştır. Escriva tarafından oluşturulan Opus Dei’nin temel fikri, sıradan bir işin kutsallığıdır. Opus Dei latince kelime anlamı olarak da zaten ‘Tanrının işi” demektir. İnanca göre kişinin Tanrı ya yakın olması ulaşması için ille de rahip olması gerekmemektedir. Kişi hukuk mühendislik veya tıpla uğraşırken Tanrı’ya ulaşabileceği gibi, yaptığı işe Hıristiyanlık ruhunu getirirse çöp toplarken veya postayı teslim ederken de tanrıya ulaşabilir. Bu görüşleri ve Tanrı’nın göreve çağrısının yolunu paylaşan, aynı vücudun parçaları olmak görünüşü 1940’ların dini yapısına göre fazla yenilikçiydi. Opus Dei bırakın Katolik olmayı, Hıristiyan bile olmayan ortakları kuruluşa kabul etmek için 1950 yılında Katolik Kilisesinden izin alabilen ilk kuruluştu.Bu yüzden Escriva zamanın dini otoriteleri tarafından sapkınlıkla suçlanmıştı. Escriva sonrasında kurum kilise etkisine çok fazla karşı koyamamış görünüyor, çünkü kurum günümüzde Katolik kilisesine paralel görüşler sergiliyor ki çağlar boyu alengirli yollarla dini ve siyaseti avucunun içinde tutmayı başarmış Kilise için başka türlüsü düşünülemezdi.

Örgüt dışardan bakıldığında dini ideolojilerin dayanışma içinde hayata aktarıldığı bir topluluk olarak gözükmektedir. Seküler dünyada Opus Dei, Kafatası ve Kemikler veya Masonlar gibi seçkin ve gizli bir topluluğa benzemiştir denilmektedir.

ImageKurumun gündeminde vergi, terörle savaş veya sağlık hizmetlerinin nasıl geliştirilmesi gerekir, gibi ana konular yoktur, genel olarak homoseksüellik ve kürtajın yasaklanması gibi konularla uğraşmaktadır. Burdan açıkça anlaşılacağı üzere kurum günümüzde Vatikan’la beraber düşünme ve gündem belirleme yetisine sahiptir ki zaten Papa II. Jean Paul’ün de içinde bulunduğu Escriva hayranları, “bir aziz olmanın” her Hıristiyanın kaderi olduğuna ve bir gün II. Vatikan konseyi tarafından ilan edilecek “kutsallığa evrensel çağrı” nın gerçekleşeceğine inanırlar, yani diğer bir deyişle, bir gün tüm dünyanın Hıristiyan olacağına inanırlar.Opus Dei tarikatı üyelerinin uyması gereken kurallar yanında bir de her gün yapması gereken ibadetler vardır. Bunların içinde kalçalarına “cilice” denen çivili bir zinciri günde iki saat sıkıca bağlamalarını kapsayan uygulama da yer alıyor. Bu işlemi İsa’nın çilesini anlamak için gerçekleştirdiklerini belirtiyorlar. Çile tüm Opus Dei üyelerinin günlük ruhani programlarının bir parçasıdır. Opus Dei’ nin 0 unu oluşturan evlenmeme ahdi yapan üyeler her gün cilice ve okunan dualarla kendilerini kırbaçlama görevini yapmak zorundadırlar. Ama evli kadın üyeler için farklı basit günlük çileler verilmiştir. Kadınlar sadece erkeği memnun etme ve çocuk bakma gibi hizmet görevleriyle yükümlü tutulurlar, evli erkeklerse evin geçimini sağlama ve tamirat işlerinden sorumludur. Sosyal anlamda aşırı muhafazakar bir yapıları vardır. Tüm bu bilgiler ışığında, John Allen’ ın belirttiği gibi, Opus Dei’ nin bir kökten dinci fabrikası olduğunu söylemek yerindedir.

Tüm bu görünen yüzünün yanında, Opus Dei’den ayrılan üyelerin görüşleri Opus Dei’nin sunduğu imajdan çok farklı bir tabloyu gözler önüne sermiştir. John Allen, ayrılan üyelerle yaptığı görüşmeler sonucu yansıtılandan çok farklı gerçeklere ulaşmış. Üyeler her şeyden önce dış dünyayla ilişkilerinin tamamen azaltıldığı, Opus Dei ve diğer otoritelere karşı mutlak bir boyun eğmeye zorlandıklarını belirtmişler. Ayrılanların çoğu Opus Dei’ yi “Dini suistimal etmekle” ve birçok alanda insanlık haklarını ihlal ettiği için eleştirmekte. Onbinlerce mutlu Opus Dei üyesi bu iddiaları çürütmeye çalışırken, diğer bir kesim kurumu, kontrol ve gücü elinde tutan bir insan icadı olarak tanımlıyor.

Opus Dei – 1. yılı

Araştırmalar onu gösteriyor ki pek de haksız değiller. Tarikat dünya siyasetini tıpkı bir ahtapot gibi sarmakta. İngiltere Milli Eğitim Bakanı, Polonya hükümetinde görev yapan 3 bakan, Perulu 2 bakan, ABD Anayasa Mahkemesi ‘nin 2 yargıcı, Amerikan Kongresi ‘nin onlarca üyesi, eski FBI Başkanı Louis Freeh ve Fox televizyonunun yorumcusu Robert Novak; Opus Dei müridi olduğunu gizlemiyor. ABD’de kürtaj, eşcinsel evlilikleri ve kök hücre çalışmaları konusunda yönetimin muhafazakar tutum göstermesinin ardında Opus Dei’ nin yattığı vurgulanıyor. Dünyanın en saygın meslek gruplarından birçoğu bu tarikata üye gözüküyor, işadamları, doktorlar, gazeteciler, yazarlar, avukatlar, mimarlar vb.

Bu noktada ilk akla gelen soru şu: Böylesine radikal fikirlerle yaygınlaşmış, dünya siyasetini böylesine sarmış bir örgütün başı kim, bu insanları kim yönlendiriyor ? Opus Dei tarikatının belirgin bir liderinden bahsedemeyiz ama satır aralarını okumayı bilenler bunu çıkarmakta pek zorlanmayacaklardır.

Opus Dei üyelerine göre Papa’nın kimliği, Kilise’nin de, Papalık Makamı’nın da üstündedir. Papa, Tanrı-Krallığı’nın kutsal önderidir. Böylesine yüce bir mertebeye erişebilen kişi de elbette Olağanüstü bir kişidir. Bu nedenle Opus Dei, böylesine olağanüstü bir kişi tarafından temsil edilen Vatikan Devleti’ni yüceltir ve Kilise’yi ikinci planda görür. Dip not düşmek gerekirse, şu anki Papa geçtiğimiz sene, Papa II. Jean Paul un ölümünün ardından San Pietro Meydanı’nda düzenlenen bir törenle resmen Katolik Kilisesi’nin başına geçen Papa XVI. Benediktus‘dur. Papa’nın kimliğinin Opus Dei tarikatı için bu kadar önemli olduğu düşünülürse, “ Papa XVI. Benediktus’ u yakından tanımakta fayda var.

ImagePapa XVI. Benediktus, Alman adıyla Joseph Alois Ratzinger, kadın haklarına, kürtaja, homoseksüelliğe,diğer dinlere ve hatta Avrupa birliğinin genişleme sürecinde Türklere sert tepkisiyle Vatikan’ın ün yapmış isimlerinden biri, Papa II Jean Paul’ün de 20 yıllık danışmanıydı. Almanlar da dahil olmak üzere bir çok katolik kesim, daha evrensel değerlere sahip anlayışlı Papa adayları varken Ratzinger’in seçilmesine bir anlam veremediğini açıkça belirtmekte.. Ratzinger, namı diğer Papa XVI. Benediktus, Papa seçilmesinin öncesinde İslam karşıtı görüşleriyle ve hoşgörüden uzak açıklamalarıyla da seceresi kabarık bir isim.Dolayısıyla da Yahudilerin de içinde bulunduğu bir çok din adamının zaman zaman sert eleştirilerine hedef olmuş bir isim.. 14 yaşındayken Hitler’in gençlik koluna üye olmasını ve Nazi ordusuna hizmet etmiş olmasını o zamanki dışsal faktörlerin bir zorlaması olarak belirtse de, Ratzinger kendi ülkesi Almanya’da bile faşist olarak tanınmaktan ve tepki toplamaktan kurtulamamış. Tüm bu gerçekler ışığında, bilinmeyen sebeplerle yine de Katolik kilisesinin başına gelebilmiş ve Papa XVI. Benediktus olabilmiş. Kanımca bu seçim, Vatikan kimliğini açıkça gözler önüne seren ve dünya politikasındaki yerini ve duruşunu, amacını açıkça belirten bir göstergedir.

Kaynaklar

[1] Tempo Dergisi.

Visited 41 times, 1 visit(s) today

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir