IRKÇI BOHDAN VE TÜRK NEFRETİ…
UKRAYNA’NIN 350 YILLIK YALAN MEKTUBU
Ukrayna tarihte nasıl ortaya çıktı?
Ukrayna kimliğini nasıl belirliyor ve kendisini komşu halklardan hangi kıstaslarla ayırıyor?
Ukrayna halkının ülkenin kurucusu kabul ettiği Bohdan Hmelnitski, 1648-1649 yıllarında emrindeki Zaporojya Kazaklarıyla Polonya’ya karşı bir isyan başlatmıştı.
O dönemde Polonya, bir Polonya-Litvanya Federasyonu idi ve bugünkü Ukrayna’nın da dâhil olduğu büyük toprakları kontrol eden önemli bir Avrupa gücüydü.
Ukrayna’yı yöneten Katolik Polonyalılarla Ortodoks Ukrayna köylüleri arasında hem sosyal ve ekonomik hem de dinsel bir gerilim vardı.
İLK UKRAYNA DEVLETİNİN KURUCUSU BOHDAN
İsyanın başladığı yer Zaporojya idi.
Bugün Ukrayna savaşının cephe bölgesi olan Zaporojya’nın Kazak ya da Kozakları 17’inci yüzyılda hayvancılık, esir ticareti ve yağma işleriyle yaşamını sürdüren yarı göçebe, Hıristiyan Ortodoks bir Slav grubuydu.
Bohdan Hmelnitski ise alt düzeyde bir asildi.
Bohdan, ailevi nedenlerle Polonyalılarla anlaşmazlığa düşmüş, oğlu öldürülmüş bunun üzerine savaşçı ve barbar nitelikleri bulunan Kazakları kullanarak bir Ukrayna isyanı başlatmıştı.
Bu isyan Ukrayna’nın tarih sahnesinde ilk belirişi olarak kabul edilmekte ve bu nedenle Bohdan, ülkenin kurucu kahramanı sayılmaktadır.
Bohdan Hmelnitski, Ukrayna isyanının ilk dönemlerinde Zaporojya Kazaklarının köle ticaretinde ortak olduğu Kırım Tatarları ile de ittifak yapmış, fakat daha sonra bu birliktelik bozulmuştur.
Ukrayna isyanı sırasında Bohdan ve adamlarının vahşeti, yaptıkları katliamlar ve özellikle o topraklarda yaşayan Yahudilere karşı uyguladıkları soykırım tarihe geçmiştir.
Irkçı Bohdan ve Türk nefreti…
Ukrayna’nın 350 yıllık yalan mektubu
Kendisi de Ukrayna kökenli olan Gogol’un 1843 yılında yazdığı “Taras Bulba” adlı romanda isyancı Ukraynalıların ve Zaporojya Kozaklarının inanılmaz vahşeti anlatılır.
Aynı adı taşıyan bir de 2009 yapımı film vardır. Polonya-Litvanya Federasyonu’nda büyük bir Aşkenaz (Doğu ve Orta Avrupa Yahudi’si) toplumu yaşamaktaydı.
Ayrıca 1492’de İspanya’dan sürülen Sefarad Yahudileri de Polonya’da ticarette hatta vergi toplamada önemli bir yer edinmişlerdi.
Bölgeyi anlatan birçok romanda yazıldığı gibi o topraklar irili ufaklı köylerden oluşan bir deniz gibiydi.
Tek tük rastlanan kasabalardaki demirciler hariç hemen tüm esnaf ve zanaatkâr kesimi Yahudi’ydi ve yol güzergâhındaki hanlar da Yahudiler tarafından işletilmekteydi.
UKRAYNALI VAHŞETİ VE YAHUDİ KATLİAMLARI
Bohdan önderliğindeki aşırı Ortodoks dincisi ve ırkçı Ukraynalılar Polonya’da masum ve silahsız köylülere terör estirdiler ama özellikle kasabalardaki Yahudileri hedef aldılar.
Ukraynalıların Polonya isyanında o kadar büyük Yahudi kırımı yaşandı ki dünyadaki Yahudi toplumu içinde kıyametin yakın olduğu fikri yaygınlaştı.
Osmanlı’da ortaya çıkan mesihçi Yahudi akımı Sabetaycılık ve onun Polonya Yahudileri arasındaki bir devamı olan Frankizm, Ukrayna ırkçılığının 17’inci yüzyılda yarattığı şokun ürünleridir.
Polonyalı yazar Olga Tokarczuk’un 2018’de yayınlanan ödüllü romanı “Les Livres de Jakob” (Yakup’un Kitapları) o bölgelerdeki Yahudileri ve onlar arasında yayılan Frenk Yakup Efendi’nin düşüncelerini anlatır.
Ukrayna’nın resmi tarihine göre 1648’de Bohdan’ın üstlendiği Ukrayna Atamanlığı’na yani komutanlığına 1663’de İvan Sirko diye biri gelir.
Sirko, Ruslarla beraber Tatarlara ve Türklere karşı savaşır.
Rusya ile ittifakına rağmen Rus yanlısı atamanlardan nefret eder.
Çar onu 9 yıl Sibirya’ya sürgüne gönderir.
Dönüşünde yine Ukrayna çeteleriyle beraber Türklere karşı savaşır.
Arslan ve Özi (Otchakiv) kalelerini Türklerden alır. İvan Sirko, Ukrayna’nın en büyük kahramanlarından biri olarak romanlara, hikâyelere, şiirlere konu olur.
UKRAYNALILARIN TÜRK DÜŞMANI EFSANELERİ
Ukraynalılar, İvan Sirko ve Ukrayna askerlerinin Türkler tarafından kuşatıldıklarında Padişah Avcı Mehmet’in (Mehmet IV) ona bir mektup yazdığını anlatırlar ki tamamen yalandır.
Bu da yetmezmiş gibi İvan Sirko ve arkadaşlarının Padişah’a bir cevap yazdıkları masalını uydururlar.
Ukraynalıların 350 yıldır anlatılan ve göklere çıkarılan Padişah’a mektubu tüm Avrupa’da bilinir.
Türklerin pek haberi olmasa da Avrupa’daki milliyetçi ve ırkçı çevrelerin dillerinden düşmeyen bir metindir bu.
Bu arada İvan Sirko hakkında anlatılan efsanelerden biri de emrindeki 2500 Ukrayna askeriyle birlikte Fransız ordusuna katılıp Avrupa kıtasının öteki ucundaki Dunkerque kuşatmasında İspanya Krallığı’na karşı savaştığıdır.
General De Gaulle, tarihçiler tarafından yalanlanmasına rağmen bu iddiayı ciddiye alıp 1966 yılındaki Sovyetler Birliği ziyaretinde İvan Sirko’nun mezarına çelenk koymuştur.
Tekrar “Padişah’a Mektup” konusuna döneyim.
Bu uzun metnin içindeki Ukrayna kültürüne ve cinsel ayrımcı barbarlığa uygun olarak yazılmış ağza alınmayacak sözcüklerin tümünü buraya yansıtmam mümkün değil.
Ancak ilk üç cümleyi ileteyim:
“Ey şeytan Türk, lanetlenmiş iblisin kardeşi ve arkadaşı, Lucifer’in hizmetçisi, selam!
“İblis’in ne cins bir asil şövalyesisin sen ki çıplak kı.ınla bir kirpi bile öldüremezsin?
“Sana ve orduna şeytanın kusmuğunu yedireceğiz….”
Bu mektup efsanesi bir yönüyle Türk karşıtlığı üzerinden şekillenmiş Avrupa kültüründe etkili olmuştur.
Mektubun içeriği de çok sayıda sanat ve kültür ürününe yansımıştır.
Bu etkileri örneğin Apollinaire’in “La chanson du mal-aimé” şiirinde, Chostakovitch ‘in 14’üncü senfonisinin bir bölümünde, hatta anarşist şarkıcı Léo Ferré’nin bir bestesinde bile bulabilirsiniz.
Dahası, aynı temayı işleyen Rus komünistleri “Bolşeviklerin İngiliz Dışişleri Bakanı Curzon’a mektubu” başlıklı metinde benzer küfürleri sıralamışlardır.
(Olga Tokarczuk’un ödüllü romanı “Les Livres de Jakob” – Yakup’un Kitapları)
“SULTAN’A MEKTUP” TABLOSU
Ukrayna’nın nefret ideolojisini ve asla telaffuz edilmemiş küfürler üzerinden böbürlenmesini en iyi yansıtan ise Rus ressam İlya Repin’in 1891’de tamamladığı ve bugün Saint-Petersburg’daki Rus Müzesi’nde sergilenen 2,03 × 3,58 m boyutlarındaki eseridir.
“Zaporojya Kozakları Türkiye Sultanı’na bir mektup yazarlarken” adını taşıyan tablo içinde bazı hatalar olsa da o dönemin İvan Sirko’ya varıncaya kadar bazı gerçek tarihsel kişiliklerini ve örneğin aralarında bir Tatar da olan prototiplerini canlandırmaktadır.
Tablo halka sunulur sunulmaz Rusya’nın tümünde büyük bir heyecan yaratmış, gerek Ruslarda gerekse Ukraynalılarda milli duyguların (ki bu duygular her zaman Türklere de karşıdır) kabarmasına neden olmuştur.
Ukrayna ulusu gerçekte var olmamış ve pek de halk içinde kökleşmemiş efsaneler üzerine kurulduğundan, Ukraynalıların hem Ruslara ve hem de kendi kurucuları saydıkları Bohdan Hmelnitski’ye karşı tavırları çelişkilidir.
Yazımın başında belirttiğim gibi Bohdan, Polonyalılara karşı önce Kırım Tatarlarıyla ittifak yapmış 1656’dan sonra bu birliktelik bozulmuştur.
Gerçek savaşçılar olan Tatar Türkleri, “mektup kahramanları” Ukraynalıların yanından çekilince de Katolik Polonyalılar Ortodoks Bohdan Ukrayna askerlerini her cephede ağır yenilgilere uğratmaya başlamışlardır.
Bunun üzerine Ukraynalılar kendilerini ancak Ortodoks Ruslara sığınarak kurtarabilmişlerdir.
Sonuçta Hmelnitski ayaklanması hem Polonya’yı hem Ukrayna’yı yıpratmış ve en çok Rusya’ya yaramıştır.
UKRAYNA MİLLİ MARŞI
Ukrayna’nın günümüzdeki Milli Marşı 19’uncu yüzyıldaki bir şiirden alınmıştır.
(“Shche ne vmerla Ukraina”).
Ancak o şiirde bulunan şu iki mısra çıkarılmıştır:
“Ey Bohdan, Bohdan,
Bizim büyük Ataman.
Niye verdin Ukrayna’yı,
O kötü Moskallara.”
“Moskal” Türkçe’de kullanılan Moskof sözcüğü gibi Ruslar aleyhinde olumsuz bir içerik taşımaktadır.
Ukrayna’nın 2005’e kadar Cumhurbaşkanlığı’nı yapmış olan ve günümüzün önemli Ukraynalı diplomatı Leonid Kuchma’nın “Ukraine: Different from Russia” (Ukrayna Rusya’dan farklıdır) adlı bir kitabı vardır. Kitapta çeşitli argümanlarla Ukrayna ulus devletinin tarihsel temelleri savunulmakta ve Bohdan Hmelnitski devletin kurucusu olarak övülmektedir.
Kuchma, Dinyeper’in (Özi nehri) sol yanındaki toprakların Rusya’yla birleşmesini de tarihsel zorunluluk olarak açıklamaktadır.
Tarihte, Nazi soykırımı öncesi kendilerine yönelik en büyük katliamı yapmış olan Hmelnitski’den Yahudiler nefret eder.
Ama bu korkunç şahsı Polonyalılar ve Litvanyalılar da hiç sevmez.
Ukrayna isyanı olmasaydı bu iki devletin federasyonu Doğu Avrupa’nın en büyük gücü olacak ve Rusya ile Almanya’nın arasında sıkışıp, çok acılar çekmeyeceklerdi.
Ayrıca, Polonya’nın tarihsel topraklarının bir kısmının da bugün Ukrayna işgali altında olduğunu unutmayalım.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Stalin o toprakları Polonya’dan alıp Ukrayna’ya vermiş. Polonya’ya da amorti olarak Alman topraklarını eklemişti.
Tarih sık sık değişir, ama unutulmaz.
Coğrafya ise o kadar hızla değişmez.
Ukrayna ve Ukrayna kültürünü tanırsak günümüzü anlamamız da daha kolaylaşır.
Kayahan UYGUR
[…] Komünist rejimi Ukrayna milliyetçiliğine karşı mücadele bahanesiyle ağır siyasi baskılar uyguladı. Resmi verilere […]
[…] Çünkü gelecekte çatışmalar, malzemeleri ve üretimi kontrol etme arzusundan kaynaklanacak. Ukrayna krizi, belki de 2. Soğuk Savaş’ın uzun bir jeopolitik, ekonomik ve askeri çatışma tarihinin […]