Bir Yahûdi Oyunu: WikiLeaks

“Bir de Yahûdiler, “Allah’ın eli bağlıdır.” dediler. Söylediklerinden ötürü kendi elleri bağlansın ve lanete uğrasınlar! Hayır, onun iki eli de açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun, sana Rabbinden indirilen (Kurân) onlardan birçoğunun azgınlık ve küfrünü artıracaktır. Biz, onların arasına kıyâmete kadar düşmanlık ve kin saldık. Her ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışırlar. Allah bozguncuları sevmez.” (Maide 64) [1]

WikiLeaks, kaynaklarının gizliliğini koruyarak hükümetlerin ve diğer organizasyonların hassas belgelerini yayınlayan, İsveç merkezli bir uluslarararası bir organizasyondur.[2] Kuruluşundan bir yıl sonra, organizasyonun ve sitenin veritabanında 1.2 milyondan fazla doküman bulunuyor. Avustralyalı gazeteci ve internet aktivisti Julian Assange, organizasyonun görünen yüzüdür.[3]
WikiLeaks, 26 Temmuz 2010’da Amerikan ordusunun 2004-2009 yılları arasında Afganistan Savaşı’nda tutmuş olduğu 92.000 belgeyi “The Guardian”, “The New York Times” ve “Der Spiegel” gazeteleriyle birlikte açıklamıştır. Bireysel olayları da kapsayan günlükler, sivil kayıplar hakkında ayrıntılı bilgiler içermektedir. Belgeleri sızdıran er Bradley Manning, görev yaptığı Kuveyt’teki Camp Arfijan üssünde tutuklanmıştır.[2]
Açıklanan bu gizli belgelerden en karlı çıkanın İsrail olduğu da çok açıktır. Nitekim İsrail Başbakanı Netanyahu, WikiLeaks’in açığa çıkardığı diplomatik yazışmaların İsrail’in suçsuzluğunu gösterdiğini ve İran’ın komşularınca bir nükleer tehlike olarak görüldüğünü (!) söylemişti.
Dünyaca ünlü Amerikalı Yahûdi Profesör Noam Chosmky, WikiLeaks isimli internet sitesinin ele geçirdiği belgelerin filtrelendiğini söylemiş; ABD Dışişleri bakanı Hillary Clinton ise, “İran’ın bir tehdit olduğu tüm dünya tarafından kabul edildi.” açıklamasını yaptı. İsrail başbakanı Benjamin Netanyahu ise; “WikiLeaks belgeleri bizim İran hakkındaki endişelerimizi haklı çıkardı.” değerlendirmesinde bulunmuştu.[3]
Yaşanan çelişkiye dikkat çeken Chomsky, WikiLeaks isimli internet sitesinin ele geçirdiği belgelerin filtrelendiğini söyleyerek, bu belgelerdeki bilgilerin çarpıtıldığını belirtmişti. “Democracy Now” isimli haber programına katılan Chomsky, “Clinton ve Netanyahu, Arap halkları arasındaki görüşü çok iyi biliyorlar. Son araştırmalara göre, Arapların €’i, en büyük tehdit olarak İsrail’i görüyor. İkinci tehdit ise w ile ABD. İran .” demişti.
Chomsky, şöyle devam etmişti: “İsrail’deki Amerikan Büyükelçisi’nin Clinton’la yazışmasında, İsrail ve Hamas arasında bir ateşkes olduğu belirtiliyor. Ama bu ateşkese İsrail’in uymadığı belirtilmiyor. Ateşkese uymayan İsrail Gazze’yi bombalamaya devam etti. Ama Büyükelçilik bunları not etmedi. Ya büyükelçiliğin bu konuda hiçbir bilgisi yok ya da aleni bir şekilde yalan söylüyorlar” [4]
WikiLeaks, dedikodu kampanyasında 5 büyük Yahûdi medya grubuyla işbirliği yaptı. Bu destek, sızıntının arkasında Yahûdilerin; yani İsrâil’in var olduğu iddiasını güçlendiriyor. Bu medya kuruluşları şöyle:
New York Times: Sabihi ABD’li ünlü Yahûdi ailesi Sulzberger’ler. 1851’den bu yana yayımlanıyor. 1851’de kurulan The New York Times ve başka medya kuruluşlarını, 4 nesildir bu aile kontrol ediyor. Gazeteyi 4. kuşaktan Artur Sulzberger yönetiyor. Amerikan New York Times gazetesi, dünyanın en güçlü Yahûdi sermaye grubunun kontrolünde, diğerlerinin de şirket toplulukları bazında Yahûdi sermayesi ile bağlantılı ilişkileri gözleniyor. Bu açıdan da “WikiLeaks üzerinden İsrail MOSSAD’ın kurguladığı bir operasyon yürütüldüğü” düşüncesi ağırlık kazanıyor. Gazetenin sahibi, aralarında, İnternatioanal Herald Tribune ve The Boston Globe gazetelerinin de bulunduğu The New York Times Company şirketidir.
Le Monde: 1944’te Hubert Beuve-Méry tarafından kuruldu. Yöneticisi, Arthur Ocs Sulzberger’dir. Milyarder Fransız Yahûdisi François Pinault, gazetenin büyük hissedarı. Osmanlı Yahûdisi Daniel Carosso’nun kurduğu Danone de ortaklardan. Le Monde’nin S’ü, kurucularına ve çalışanlarına; G’si ise Danone, Die Bank, BNP Paripas ve Yahûdi milyarder François Pinaulut’a aittir. Danone şirketinin kurucusu ise Selanik’te dünyaya gelen Daniel Carasso’ydu. Günümüzde Fransız basınında en etkili olanlar masonlardır. Le Monde, Figaro, TV5 ve diğer yayın kuruluşları masonların denetimindedir.
Der Spiegel: Alman Dergisini Rudolf Augstein kurdu. 2002’de ölünce işler aileye kaldı. En büyük desteğini ünlü Yahûdi yayıncı Axel Springer’den alıyor. Yahûdi Axel Sprienger’le bu grup arasında yakın ilişki var. Doğan Yayın Holding’in )’unun da Axel Springer’de olduğunu unutmamalı.
The Guardian: İngiliz Yahûdisi Robert Gavron, hisselerini sattı ama ortaklığı sürüyor. Perde arkasındaki patron olarak ünlü Rothschild ailesi biliniyor. Guardian Media Group CEO’su Carolyn McCall’dir. İngiliz medyasında Yahûdiler’in gücünü bilmeyen yok. Yahûdi Rothschild ailesinin etkisi de inkâr edilemez. İspanyol El Pais gazetesi: Kurucusu Jose Ortega Spottorno’dur. Grupo PRISA yayınlıyor. Grupo PRISA’nın Yahûdiler’le birçok ortaklığı var. Özellikle Bilderberg toplantılarına gösterdiği yakın ilgi biliniyor. ABD’li Yahûdi Nicolas Burggruen de şirketin en büyük ortaklarından.
El Pais: Jose Spottorno’nun kurduğu İspanyol gazetesini Grupo Prisa yayınlıyor. Yönetimde ABD’li Yahûdi Berggruen’in dediği oluyor.[5][3]
İngiliz Independent gazetesi, “WikiLeaks’in kurucusu Julian Assange’ın bundan sonra ne yapacağını” soruyor ve Assange’nin İngiltere’de olduğunu iddia ediyor. Gazete, dünkü sayısında Assange’ın fotoğrafına yer vererek, “Assange nerede?” diye sordu. Cevabını da kendisi verdi. Çünkü gazeteye göre, Assange’nin İngiltere’nin güney doğusunda olduğu biliniyor. İngiliz Polisi bir aydan uzun süredir Assange’ın yerini biliyor ancak gözaltına alınması için resmi bir talimatın gelmesini bekliyor.[3]
Amerikan haber kanalı CNN’in Kübalı sunucusu Rick Sanchez, “Yahûdiler’in azınlık olduğuna inanmıyorum.” dediği için kovulmuştu. Rick Sanchez’in, WikiLeaks’le ilgili açıklamaları şöyle:
“CNN’de, WikiLeaks’in ABD’nin Afganistan’daki savaşıyla ilgili yayınladığı 90.000’i aşkın belgeyle ilgili birçok program yaptım. Ortada belgeler vardı. Resmi belgeler, Pentagon’u zor durumda bıraktı. Gelecekle ilgili alınan kararlarda değişikliğe gidildi.
Son günlerde yayınlanan WikiLeaks belgeleri, Afganistan belgelerine benzemiyor. Çünkü kriptolar açıklandı. Amerikalı büyükelçilerinin düşünceleri. Yorumların üslubu eleştiriliyor. Ancak 1950’li yıllarda bu tarzda yapılıyordu, bugün de, 50 yıl sonra da aynı olacak.
Julian Assange, ne anlatıldığı kadar büyük bir kahraman, ne de kondom kullanmadığı için hapse atılacak kadar ucuz biri. Arkasında çok büyük bir gücün olduğu gerçek. Bu dünyaya kim egemense, WikiLeaks’ın arkasında o güçler istediğini yaptırıyor.
Şu anda açıklanan kriptolar, sadece bir çanta dolusu kadar. Daha bir kargo uçağı kriptolar gizleniyor. Onların açıklanması ve zamanı çok önemli.
Dünya üzerindeki her ülke, dikkatli olmalı. Mutlaka kendilerine çıkartacak bir ders, o kriptolarda gizli. Bunu iyi okuyan ülkeler, gelecek için şanslı olacak.
Benim işten ayrılmama varan olayla ilgili düşüncelerim, daha da güçlendi. Yahûdiler’in bu dünyada azınlık olarak görülmesini asla kabullenemem.
Dünyada dönen paranın %kaçının Yahûdiler’le ilişkili olduğu çok önemli. Her 100 dolardan 90’ının Yahûdiler’e ait olması, ne kadar güçlü olduklarının kanıtıdır.
Jullıan’ın tutuklanması ya da serbest olması o kadar önemli değil. Çünkü bir oluşumun ön plana çıkardığı bir isim, geleceğini ben de merak ediyorum.” [6]
WikiLeaks’in kuyruklu bir yalan olduğunu söyleyen Gordon Duff ise, “Lütfen herkes, bu siteye gitsin ve her şeyi okusun. Ben, hava durumlarında daha güvenilir bilgiler gördüm.” diyerek WikiLeaks`i yerden yere vuruyor. Sitenin gerçekte yazılması gereken önemli şeyleri yazamadığını belirten Duff, “Bütün gazeteciklere sızıntı haberler gelir, biz bunların çoğunu yazdırmayız bile. Bazılarına güvenemeyiz. Bazıları çok tehlikelidir. Bazıları açıkça gayrı meşrudur. Bazıları bas bas bağırarak İsrail’e hizmet ediyordur.” diyor ve sözlerine şöyle devam ediyor:
“Onlar şöyle düşünmektedirler ki; İsrail hakkında hikâyelerle ortaya çıkmak, sızıntılara karşı en çok zaafı olan, her zaman hileye açık ülkeyle ilgili, ara sıra ortaya çıkan zararsız hikâyelerdir. En büyük sızıntı kaynakları olan kendi East Jerusalem’de olduğu gibi. Bu önce New York Times’ı vurdu. Mr. Assange’nin ortaya koydukları bu hiâyeleri okuduğun zaman, Mossad’ın bir oyunundan başka bir şey görmüş olmazsın. Onlar Fox News’e, CNN’e, Washington Post’a ya da London Times’a bazı hikâyeler gönderirler. Onların böyle seçimleri vardır. Kendi arkadaşlarının ve meslektaşlarının böyle yayın kuruluşlarına ve çok daha fazlasına sahip oldukları gibi. Bugünün oyunu WikiLeaks’i kullanmak. 15 dakikalığına, helikopter videolarıyla ABD’yi Irak’ta kıyasıya eleştirmelerinin sebebi, İsrail’e ve düşmanı Hindistan’a karşı durabilme yeteneğine sahip bir ülke olan Ortadoğu’nun tek nükleer gücü Pakistan hakkında hayal mahsulü hikâyeler yaymaktır.
WikiLeaks, Mr. Assange’den doğru Tel Aviv’e bir pis koku yolu bırakıyor. Eğer bunu göremeyen biri varsa, tüzel ya da İsrail basını, Siyonist ya da her ne basını ise sizi bunu bulmak için iz üstüne koyacaktır. Onlar, yanlış bilgilendirme ve felaket derecede olan bir yenilgi ile bu sızıntının İsrail’ hizmet etmek için nasıl değiştirildiğini not edemeyenlerdir.
WikiLeaks, İsral’in ta kendisidir. Assange onlar için çalışıyor. Umarım bilmeden değildir. İnsanların kandırılması durumundan nefret ederim. Onun parayla tutulmuş ya da şantaja maruz kalmış olmasını tercih ederim. Ben her zaman işe yaramaz olanların bu hayatta ödüllendirilmesini isterim. Çünkü onlar biliyorlar ki bu haytan sonra bir daha var ve orada ne umabileceklerini biliyorlar.
Şirin birisi olmayacağım. Bunu yazmak, problem eklemek istemedim. Olumsuz manada bir açıklık (publicity) bile bir açıklıktır. Her saldırıya uğrayışımda okur sayısı dramatik bir şekilde artar. Bu neredeyse boş yere tartışmacı olmak için cesaret verici.” [7]
WikiLeaks ve Tel-Aviv Bağlantısı

WikiLeaks belgeleri, içeriği ile bütün dünyayı sarsmış gibi görünse de aslında “nasıl bir operasyon”, “kimin operasyonu” sorusu çok daha önemli. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün özellikle bir ülkeye, İsrail’e vurgu yapması, imalarda bulunması, “bakalım ne çıkacak, daha bir şey görmedik” demesi, VikiLeaks operasyonu hakkında, bir çoklarında var olan şüpheleri paylaştığına işaret ediyor. İçerikle ilgili yeni ayrıntılar açığa çıktıkça bu soru işaretleri daha da çoğalıyor.
Peki WikiLeaks operasyonu nedir? Kim, ne yapmak istiyor? Bir grup gönüllü, insanlık adına kirli ilişkileri açığa mı çıkarıyor? Ya da çok derin, sistematik, uzun sürecek bir psikolojik operasyon mu söz konusu? Peki neden?
Son belgelerin yayınlanmasından bir hafta önce AIPAC’ın talimatları doğrultusunda İsrail adına casusluk yayan bir kişi görevden alındı. Suçustü yakalanmıştı. Ancak medya bu bilgiye pek itibar etmedi! Dile kolay, şimdiye kadar en az 20 milyon belgenin çalındığı ve AIPAC’a sızdırıldığı söyleniyor. Pentagon dahil, ABD yönetiminin bütün birimlerinde sızıntının adresi olarak bu örgüt öne çıkıyor ve örgüt ABD’de en çok korkulan lobi kuruluşlarından biri. Çünkü siyasilerin bir çoğu örgütün finansal desteği ile bugünkü bulundukları pozisyonlara gelmiş. Sadece Dışişleri Bakanlığı’na değil, Pentagon ve diğer kurumlara ait belgelerin önümüzdeki dönemde İsrail politikaları doğrultusunda yayınlanacağı öne sürülüyor.
Operasyonun amacı; Barack Obama yönetimini zora sokmak, 2012 seçimini kaybetmesini sağlamak, Ortadoğu’da dengelerin İsrail aleyhine gelişmesinin önüne geçmek, Washington üzerinde bakıları artırmak ve onu İsrail politikalarına yönlendirmek olarak gösteriliyor. Tabii bugünkü yorumlar bunlar. Bu yönüyle operasyon, bir çeşit şantaj. Türkiye’nin bu yayınların hedeflerinden biri olduğu, “Mavi Marmara” gibi olaylar ve Ankara’nın bölgesel yakınlaşmasının İsrail’in alanını daraltmasına misilleme olduğu, Türkiye hakkında yeni bilgilerin servis edileceği, bu yönde kapsamlı bir operasyon yürütüldüğü söyleniyor.
Belgelerde hiçbir şekilde İsrail’i rahtsız edecek bir unsurun bulunmamasına, bu ülkenin Avrupa, ABD, Doğu Avrupa, Irak, Yemen, Somali ve daha bir çok bölgede yürüttüğü terör saldırılarına, suikastlere, örtülü operasyonlara atıfta bulunulmamasına dikkat çekiliyor. İsrail’i yaralayan, rahatsızlık veren her ülke, her kişi bu operasyonun hedefi..



Türkiye hakkında yayınlanan notların büyük çoğunluğu, ABD’nin Türkiye eski Büyükelçisi Eric Edelman dönemine ait. Neocon ve İsrail aşırı sağına bağlı bir isim Edelman. Türkiye’de bir sömürge valisi gibi hareket eden, gazetecileri azarlayan, talimatlar veren, onları cezalandırmaya kalkışan ama cevabını da alan Eric Edelman bu. Onu çok iyi tanıyoruz.
Aslında bu operasyonu biz beş yıl önce biliyorduk. Bir hatırlatma yapalım: 2005 yılında ABD Savunma Bakanlığı’nda patlak veren casusluk skandalı inanılmaz bir boyut kazanmıştı. Douglas Feith gibi (Edelman’la aynı cemaate) İsrail aşırı sağına mensup birinin yönetimi altında çalışan Larry Franklin adlı Pentagon çalışanının, ABD’nin Irak ve İran’a ilişkin gizli dosyalarını Amerikan-İsrail İlişkileri Komitesi’ne (AIPAC) aktarması (bu bilgilerin bir kısmı WikiLeaks tarafından yayınlandı), oradan da bu dosyaların İsrail’e ulaşmasıyla ilgili skandalın üstünü örtmek için çok çaba harcandı. Skandalın birinci ve ikinci adamları tespit edilemedi. Gerçi Douglas Feith gibi isimlerin ofisleri incelemeye alındı ama göstermelik bir soruşturmaydı bu. Olay kapatıldı.
WikiLeaks olarak bildiğimiz operasyon ile AIPAC arasındaki bağlantı daha 2005 yılında ortaya çıkmıştı. WikiLeaks üzerinden yayınlanan bilgiler o döneme ait ama bir şey daha var: Casusluk skandalı aslında çok derin bir operasyonun küçük bir görüntüsüymüş. Şimdi anlıyoruz ki, o zamandan beri operasyon devam ediyormuş. Beş yıl önce bu konuyi tartışırken aslında bugünü tartışıyormuşuz. AIPAC, Fetih gibi, Edelman gibi ve daha nice çok bilinen isim bu şebekenin içindeymiş.[8]
WikiLeaks Belgelerinden Kazançlı Çıkan Tek Ülke: İsrail

Yayınlanan gizli belgeler birçok ülkede tepkiyle karşılanırken, Tel Aviv durumdan memnun. Netanyahu, “Gördüğüm kadarıyla gizli belgeler bölgedeki sorunlara ilişkin değerlendirmelerimizi destekliyor.” dedi. WikiLeaks internet sitesinde yayımlanan gizli belgeler dünyayı şoke etmeye devam ederken İsrail’den çarpıcı bir açıklama geldi. Başbakan Binyamin Netanyahu, WikiLeaks’teki belgelerin kendileri için sakıncalı olmadığını söyledi. Netanyahu, “Gördüğüm kadarıyla açıklanan belgelerin İsrail’e zarar verecek bir özelliği ve içeriği yok. Bölgedeki sorunlara ilişkin İsrail’in değerlendirmeleri çoğunlukla destekleniyor.” dedi.
Başbakan Netanyahu, gerçek gizli belgelerin dışarı sızmayacağını ve bugüne kadar da bunların açığa çıkarılmadığına dikkat çekti. Yayınlanan gizli birçok belgede, İran’ın nükleer faaliyetlerinden İsrail’in yanı sıra çok sayıda Arap ülkesinin de rahatsız olduğu belirtiliyor. Bu arada WikiLeaks gündemi sarsmaya devam ediyor. Son belgelere göre Afganistan Devlet Başkan Yardımcısı Ahmed Ziya Mesud’un 52 milyon doları Dubai’ye götürdüğü ileri sürülüyor.
ABD’nin Kabil Büyükelçisi Karl Eikenberry, Dışişleri Bakanlığına gönderdiği telgrafta, Afganistan’dan dışarı servet çıkışının yaygın bir durum olduğunu ve ABD’nin bunu durdurmaya gücünün yetmediğini itiraf ediyor. Afganistan’a ilişkin diğer bir bölgede ise İngiltere’nin ülkedeki askeri operasyonları sert bir dille eleştiriliyor. Belgede, Afganistan’daki NATO güçlerinin komutanı Amerikalı General Dan MacNeil’in, 2007’de İngilizlerin Helmand’da işleri “berbat ettiğini” söylediği yazıyor.
Amerikan gizli diplomatik yazışmalarını pazar gününden bu yana yayımlayan WikiLeaks sitesi, altı saatlik bir kesintinin ardından yeni bir İsviçre adresinden yayına başladı. WikiLeaks’in Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, Amerikan şirketi EveryDNS’in, “WikiLeaks.org” adresini iptal etmesinin ardından “WikiLeaks.ch” adresinden yayının sürdüğü belirtildi. Amerikan gizli diplomatik belgelerini açıklayan WikiLeaks’e alan adını veren EveryDNS şirketi, WikiLeaks.org adresinin çok sayıda siber saldırıya hedef olduğunu belirtmiş, bu saldırıların şirketin altyapısına zarar verebileceği gerekçesiyle adresin iptal edildiğini duyurmuştu. İptalin Washington yönetiminin baskıları sonucu olduğu belirtildi. Ancak bu iddia netlik kazanmadı. [9]
Watergate Skandalı’nda WikiLeaks’a

Amerika’da gizli belgelerin açığa çıktığı, çok gizli sırların iki gazeteciye ulaştırıldığı bir dönemde “Watergate skandalı” patlak vermiş ve bunun sonucunda Amerika’da ilk defa bir başkan istifa etmişti. Peki o dönem bu sürecin arkasında kimler vardı? Gelin hep beraber inceleyelim.
Amerika’da gazetelerin çok güçlü istihbarat kadroları vardır. Amerika’nın en ünlü iki gazetesi Washington Post ve Newyork Times’in istihbarat gücü inanılmaz boyutlardadır. Düşünün bu güç öyle bir güç ki Amerika’da birçok gizli belgeleri açığa çıkarmış ve 2 mevcut hükümeti yıkmıştır. Bu gazetelerin CIA ile irtibatlı oldukları, lobiler ile çok içli dışlı olduklarını birçok araştırmacı senelerce makalelerinde dile getirmiştir.[3]
Düşünün ABD’nin Vietnam Savaşı’ndaki sorumluluklarıyla ilgili olarak Robert McNamara’nın başkanlığında bir ekibin hazırladığı gizli belgeler, 1971’de New York Times gazetesi muhabiri Daniel Elsberg’e Saygon’daki Amerikan elçiliğinde müsteşar olarak çalışan Neil Sheehan tarafından “sızdırılmıştır”. “Pentagon Belgeleri” diye anılan bu belgeler, 3 hafta süreyle hukukçular tarafından incelendikten sonra gazetenin sahibi Punch Sulzberg’in devreye girmesiyle yayımlanmıştır.[10][3]
1971’de Lyndon Johnson hükümetinin Vietnam Savaşı sırasındaki gizli işlerini Pentagon’dan sızdıran Daniel Ellsberg’in raporlarının editörlerinden biriydi. “Pentagon Raporları” adıyla yayımlanan belgeler, Lyndon hükümetinin halka söylediği yalanları ortaya koydu. 39 yıl sonra Julian Assange’ın kurduğu WikiLeaks internet sitesi ABD’nin diplomatik sırlarını açığa çıkardı.[3]
ABD’de yapılan bir araştırma, bütün haberlerin u’inin haber kaynağının hükümet olduğunu ortaya koymaktadır. Araştırmada haberlerin ’ının olaya dahil olan haber aktörlerinin hesaplanmış mesajlarına (basın toplantısı, yazılı açıklama v.b.) %1’inden azının da muhabirin analizine dayandığı belirtilmektedir.[11][3]
Dünyanın sayılı gazetelerinden olan New York Times’in istihbarat servisinde bin muhabirin çalıştığı belirtilmektedir.[12] Leon Sigal’ın The New York Times ile The Washington Post’un haber içerikleri üzerine yaptığı araştırma bu iki gazetenin “basın bildirileri ve haber ajanslarının bültenlerine bağımlı olmaktan kurtaracak ölçüde büyük istihbarat kadrolarına sahip” olduğunu göstermektedir.[13][3]
NSA eski çalışanlarından ajan Wayne Madsen bir röportajında şunları söylemişti; “Türkiye’de iki yerde telekulağımız var; tüm telefon, faks, cep telefonu ve e-mailleri çözebiliyoruz.” [14][3]
WikiLeaks, İsrail ve Büyük Ortadoğu Projesi

Düşünce ufku dar, sadece anı gören, geçmişi ve geleceği bir arada düşünmekten aciz kişiler sazan gibi oltaya geldiler. Biraz daha zeki olanlar bu belgeler karşısında temkinli davranmayı tercih ettiler. Çünkü belgelerden pis kokular geliyordu: Öncelikle Ortadoğu’nun, Avrupa’nın ve dünyanın konuşulduğu binlerce belge içerisinde, dünyadaki organ kaçakçılığından silah ve uyuşturucu kaçakçılığına, sabotajlardan suikastlara kadar her türlü kirli işlerde parmağı olan İsrail’in aleyhine en ufak bir cümlenin olmaması düşündürücüdür.
Belgelerde lekelenen ya da lekelenmek istenen kişilerin tamamının İsrail’in diş bilediği insanlar olması bir tesadüf müdür? (!) Belgelerin araklandığı birim de ilginç: ABD Dışişleri Bakanlığı; yani personelin önemli bir kısmı ABD vatandaşı Yahûdilerden oluşan ve İsrail çıkarları doğrultusunda hareket eden bir bakanlık. Yahûdilerin etkin olduğu bu bakanlığın her türlü belgesine ulaşmak İsrail için zor olmasa gerekir.
ABD eski başkanlarından Roosevelt, bir Yahûdi olmasına rağmen şunu söylüyor: “Bir tefrika/entrika vakasına denk gelirseniz hemen arkasında Yahûdi parmağı arayın.”
Akla şu soru geliyor: İsrail böylesi bir işi niye yapsın? Bunu anlamak için BOP’u (Büyük Ortadoğu Projesi) iyi tahlil etmek lazım. Ben de dâhil olmak üzere Büyük Ortadoğu Projesini, Büyük İsrail Projesi olarak bildik. Ama itiraf etmemiz gerekiyor ki yanılmışız: Bu proje, İsrail’in değil, küresel sermayenin projesiymiş. Küresel sermaye sahibi ailelerin tamamına yakını Yahûdi olsa da ve büyük İsrail’i isteseler de kendi çıkarları her şeyden önce gelir.
Küresel sermaye söz konusu projeyle, Orta Afrika’dan Rusya’ya, Fas’tan Çin’e kadar büyük bir Pazar hayal ediyor. Dünya insanlarından gasp ettiğini bu pazarda paraya/güce çevirmek istiyor. İçe kapanık ve komşularıyla çatışan bir ülkede Pazar bulamazsınız, bulsanız bile çok dar olur. Ama çatışmanın olmadığı, bölge ülkelerinin arasında ekonomik işbirliklerinin kurulduğu, sınırların kaldırıldığı ortamlar pazarlar için bulunmaz nimettir. Bu nedenle BOP projesi çerçevesinde orta dünyada sorunsuz, sınırların kaldırıldığı ya da gümrük işlemlerinin en aza indirildiği, küresel sermayeye bağrını açmış bir bölge hesabı yapılıyor.
Bu çerçevede BOP’un önünde iki engel gözüküyor. Biri İsrail diğeri İran; İran’ı ambargolarla siyasi yalnızlaştırma operasyonlarıyla izole etmek mümkün. En büyük sorun İsrail: Batının ve Küresel Sermayenin yaramaz, haşarı çocuğu İsrail, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada nefret edilen bir ülke. Küresel sermaye kendisi de Yahûdi olduğu için şimdiye kadar İsrail’in tüm politikalarına destek verdi. Fakat İsrail’in küstahlığı ve saldırganlığı onların da çıkarlarına darbe vurmaya başladı.
Küresel sermaye şunu iyi anladı ki Fas’tan Çin’e kadar olan bölgede büyük bir Pazar oluşturmak ve özellikle Ortadoğu’da bir enerji koridoru oluşturmak istiyorsa İsrail’i mutlaka kafesine tıkmak zorundadır.
Küresel Sermaye son dönemde fanatik Yahûdilere ve İsrail Hükümetine karşı alttan alta tavır almaya başladı. Davos’ta Erdoğan’ın çıkışına ses çıkarmayarak Erdoğan’a dolaylı destek verdiler. Mavi Marmara olayından sonra BM’de İsrail aleyhine kınama çıkmasına göz yumdular. Son olarak İsrail’i Mahmud Abbas ile masaya oturmaya zorladılar ve Filistinlilerin topraklarına inşa edilen Yahûdi yerleşim yerlerinin durdurulması için baskı yaptılar. Tüm bu girişimler ABD aracılığıyla yapıldı.
Küresel sermayenin ve ABD yönetiminin bu politikasıyla gittikçe yalnız ve çaresiz kaldığını gören İsrail bu gizli belgelerle hem ABD’ye hem de Küresel sermaye sahiplerine şantaj yapmaya kalktı. Savaşın ilk raundunda hem ABD yönetimini zorda bırakarak hem de bölgedeki düşmanlarını zora sokacak belge ve iddialarla intikam aldı. Sıra, ikinci ve en önemli rauntta. Takip edenler bilirler; WikiLeaks sitesi sırada küresel şirketlerin gizli belgelerini yayınlayacağını duyurdu. Buradaki amaç, küresel sermayenin sahip olduğu şirketlerin hangi ülkelerde ne gibi yolsuzluklara, rüşvetlere bulaştıklarını göstererek küresel sermayenin çıkarlarını tehdit etmek.
İlk raundun amacı intikamdı ve mutlaka yayınlanmalıydı. İkinci raundun amacı ise şantaj; İsrail, isteklerini kabul ettirmek için bu şirketlerin kirli ilişkilerini deşifre etmekle tehdit ediyor. Belki anlaşıp bu belgeleri yayınlamaktan vazgeçerler ya da çok önemli olmayan birkaç fos belgeyi yayımlayarak göz boyarlar. Belki de Küresel sermayenin hışmına uğrayarak sonlarını hızlandırmış olurlar. Bekleyip göreceğiz.[15]
Kaynaklar

[1] kuran.gen.tr/?x=s_main&y=s_middle&kid=1&sid=5
[2] tr.wikipedia.org/wiki/WikiLeaks
[3] www.habervitrini.com/wikileaks_belgelerini_yayinlayanlarin_hepsi_Yahûdi_cikti-499595.html
[4] www.yenisafak.com.tr/Dunya/?t=05.12.2010&i=291043
[5] www.stratejikboyut.com/haber/Yahûdiler-wikileakse-calisiyor–47167.html
[6] www.takvim.com.tr/Dunya/2010/12/14/wikileaks_Yahûdi_oyunu
[7] www.analizmerkezi.com/Haber/EDITORUN-GOZUYLE/02122010/WIKILEAKS-ISRAILIN-TA-KENDISIDIR.php
[8] İbrahim Karagil, “WikiLeaks İsrail mi? Tel Aviv bağlantısı. “, www.itibarhaber.com/medya-makale/17501-wikileaks-srail-mi-tel-aviv-balantisi
[9] www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/habergoster.php?haber=42989
[10] Zeynep Alemdar, “Oyunun Kuralı: Basında Özdenetim”, Ankara: Bilgi Yayınevi, 1990, s.16.
[11] Lexington, MA: Heart, 1973, s. 124’den Aktaran W. Lance Bennet, s. 212.
[12] Yasemin İnceoğlu, “ABD’de Medya, Der Yayınları”, İstanbul 1994, s. 34.
[13] W. Lance Bennet, “Politik İllüzyon ve Medya”, Seyfi Say (çev), Nehir Yayınları, İstanbul 2000, s. 212.
[14] Kasım Cindemir, “Wayne Madsen Röportajı”, Hürriyet – 4 Haziran 2001
[15] www.adanamedya.com/news_detail.php?id=24479

Visited 21 times, 1 visit(s) today

4 comments

  1. […] Yahudiler, Sûriye’yi yola getirmek ve binnetice onların güdümündeki HAMAS’ın tedhişinden kurtulabilmek için, Amerika’daki nüfuzlarını kullanmaya mecbûr kal  dılar. Zira PKK’yı bertaraf etmenin İsrail’e zarar verecek bir veçhesi yoktu. Çünkü PKK, Kürt görünüşlü bir Ermeni harekâtıdır. Abdullah Öcalan‘nın anası da, babası da mâhud Ermeni katliâmından bakiye birer ermeni yetimidir. Güney doğu’da Ermeni sekene (oturanlar) mevcud olmadığından onların davası ancak Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesiyle gerçekleşebilecek bir keyfiyettir. Çünkü bu takdirde AB’ye dâhil ülkelerde yaşayan takrîben 4 milyon Ermeni, AB’yi kuran “Roma Andlaşması”nın mahsûs maddesine istinâden gelip Güney doğu’da arazi satın alabilecek ve orada yerleşebileceklerdir. Ancak bundan sonradır ki, orada bir hır-gür çıkartarak bölünmeyi sağlayabilirler. Halbuki Türkiye’nin AB’ye girmesi halinde (1) ” Arz-ı Mev’ud”un bir parçası olan Güneydoğu Anadolu’nun Yahudi eline geçmesi adetâ imkânsız olacaktır. Yahudiler bu toprağı 70 milyonluk bir Türkiye’den veya onun maazallah parçalanması ile kurulacak küçük bir devletten talep etmek yerine, karşılarında 600-700 milyonluk bir AB devleti bulacak!.. Bu, onların plânlarının müstakbelde gerçekleşmesini güçleştireceği cihetle PKK’ya esasen hiçbir zaman sıcak bakmamışlardır. Onun kamufle bir Ermeni Hareketi, olduğunu bilen Batı Hıristiyan Âlemi’nin desteği ise, kendilerince doğru ve aşikâr bir hesap neticesidir. […]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir