Vücut Çakraları

İnsan bedeninde enerjinin aktığı yüzlerce enerji merkezi bulunmaktadır. Çakralar, beden üzerindeki bu enerji merkezleridir ve yaşam enerjisi de bedene çakralar yoluyla akar.[1]

“Çakra” sözcüğü, Sanskrit dilinde “tekerlek” ya da enerji vorteksi” anlamlarına gelir ve çakraların sürekli dönmesiyle ilgilidir. Çok yüksek hızda dönerler. Çakralar bedenlerimizdeki enerji merkezleridir ve çoğu otoriteler endokrin bezlerimizi çakralar ile birleştirir.

Çakra fiziksel ve enerji bedenlerinize giren ve akan enerjiyi yöneten ve ayarlayan auranızdaki enerji merkezleri veya girdaplardır. Bunlar, fiziksel organlar değil, enerjisel yapılardır. Reiki el pozisyonları yaşam gücünün aktığı ana çakra merkezlerini ve ana meridyen kanallarını kapsar. Enerjiyi ayaklara yönlendirmek tüm büyük kanallardaki enerji akışını kolaylaştırır. Çakra, omurga kordonu  (şerit) boyunca işleyen merkez kanal boyunca hizalanır. Enerjiler ayrıca bu kanal ve “Ida” ve “Pingala” olarak adlandırılan yan kanallar boyunca içeriye ve dışarıya spiral şeklinde ilerler. Kadim bir Şifa sanatları sembolü olan Hermes’in yılan sarılı değneğinin (hekimlik işareti) bu akışı temsil ettiği söylenir.[2]Vücudumuzda “çakra” adı verilen bu enerji merkezleri bulunmaktadır. Her çakra, farklı frekanstaki bir enerjinin giriş kapısı olarak değerlendirilir. Reiki öğretisinde ne zaman bu enerji kapılarından birinde tıkanıklık oluşursa, vücudun enerji alımının güçleştiği, böylece rahatsızlıklar ve davranış değişikliklerinin ortaya çıktığına inanılmaktadır. Bu çakralar, omurga boyunca yer almakta, büyük salgı bezleri ve sinir ağı merkezleriyle kesişmektedir. Böylelikle reiki, çakralar ve salgı bezlerinin ortak çalışması ile beden üzerinde bir hareket kabiliyeti kazanmaktadır.[3]


Çakraların, gözle görülmeyen enerji bedenimiz üzerinde çarka benzeyen delikler halinde olduğu ve geniş ağızları ile bedene yaklaştıkça daralan, uzun ince hunilere benzediği söylenir.

Girdapsı yapılarıyla hem evrenden ve yeryüzünden gelen enerjileri bedene aktarma görevini yaparlar, hem de bu enerjinin beden dışına, çevreye yayılmasını sağlarlar. Kısacası çakralar; kişinin fiziksel bedeni ile enerji bedeni arasında iletişim görevini üstlenmişlerdir. Doğu kültüründe ise her bir çakranın huni şeklinde çiçeğe benzediği ve “lotus çiçeği” olarak adlandırıldığı, bu yüzden de her bir çakranın taç yapraklarıyla ifade edildiği belirtilmektedir.[1]

Her varlığın fiziksel bedeninin yanı sıra, bir de onu çevreleyen enerji bedeni (aura’sı) vardır. Evrensel yaşam enerjisi, fizik bedeni çevreleyen, gözle göremediğimiz bu enerji bedeninden-alanından geçerek, çakralar aracılığıyla fiziksel bedene akar. Ve meridyenler (enerji yolları-kanalları) yoluyla da fizik bedene ve oradan tekrar enerji bedenlerine yayılır.

İşte enerji bedenlerindeki bu enerji akışının dengeli ve sağlıklı olması gerekir ki, kişi de fiziksel ve ruhsal açıdan dengede ve sağlıklı olabilsin. Bunun için, fizik beden ile enerji bedenler arasında köprü görevini gören, yani yaşam enerjisinin giriş çıkış kapıları olarak da tanımlanabilecek çakraların dengede olmaları ve enerji alış-verişini düzgün yapabilmeleri gerekir.

Yaşam enerjisi hücrelere ve organlara sürekli akarak onları tazeler ve sağlıklı çalışmaya devam etmelerini sağlar. Yaşam enerjisi duygu ve düşüncelerimize göre yönelir. Olumsuz düşünce ve duygular yoğun olduğunda, bu enerjinin akışı engellenir ve bedende bazı aksaklıklar ortaya çıkar. Bu aksaklıklar ilk önce aura’nın katmanlarında, daha sonra çakralarda ve en sonunda da fiziksel bedende kendini gösterir.

Dolayısıyla, yeterli enerji dolumu sağlanmazsa fiziksel ya da duygusal bitkinlik yaşanır, normalden daha öfkeli ve depresif olunur. Enerjiniz dengede olduğunda ve rahatça aktığında, daha az hastalanır ve sağlığınızı uzun süre koruyabilirsiniz.

Çakralar, bedende kuyruk sokumu bölgesinden, başın tepe noktasına kadar uzanan omurga kanalı boyunca çeşitli noktalara karşılık gelirler. Omurga kanalı, en önemli enerji kanalıdır. Ve çakralardaki enerjinin akıcı ve dengede olması da, bu enerji kanalının temiz olmasına bağlıdır.


İnsanın enerji sistemine enerjinin girdiği iki temel çakra vardır. Kök çakra ve taç çakra. Kök çakrayla dünyadan, Taç çakrayla da evrenden enerjiyi alırız. Ayrıca MİDE çakrasıyla da GÜNEŞ ile bağlantı kurarız. Her çakra bedenin değişik bölgesine/organa enerji taşır ve o bölgeden sorumludur. Her biri kişiliğimizin farklı bir yönünü enerjisel olarak etkiler. Ayrıca her biri de diğeriyle bağlantılı ve sürekli enerji alışverişi içindedir.

Çakralar, insan bedeninin işlevini tam olarak yerine getirmesini sağlayan endokrin sistemiyle – iç salgı bezleriyle – ve sinir sistemiyle ilişkilidir. Endokrin sistemi; hormon üretilmesini ve salgılanmasını sağlayarak, bedenin büyüme, gelişme ve üreme ile ilgili tüm faaliyetlerinin aksamadan yürütülmesini sağlar. Yaşam için hormonlar arası dengeyi oluşturur. Bu nedenle, bir veya birkaç çakradaki bedeni besleyen enerji akımının kısıtlanması sonucu oluşan tıkanıklıklar ve dengesizlikler bütün çakra sistemini etkiler.

Çakralarda oluşan tıkanıklıkların ve dengesizliklerin nedenine gelince; çakralar, enerji sistemi içinde, korku, öfke, endişe gibi olumsuz duygulardan ve çevre baskısından ya da desteklenme ihtiyacından doğan engellere karşı duyarlıdırlar. Genelde yaşam süreci içinde, çevredeki insanların desteğine ya da onayına fazlasıyla ihtiyaç duyulduğunda, bu ortamı oluşturabilmek ve uyum sağlayabilmek için kişi kendi yaşantısından özveride bulunabilir. Yaşam tarzını değiştirebilir. Özünde hissettiği düşünce ve duygularını, çevreyle örtüşmediği için bastırabilir. Bu durum, kaçınılmaz olarak çakra ya da çakraların enerjisinin engellenmesine neden olur.[1]

Her çakra, varlığımızın-büyüme ve sağlığı da kapsayan-çeşitli fonksiyonlarını kontrol eden hormonal sistemdeki bir salgı bezi ile bağlantılıdır. Gözle görülemeyen bu enerji merkezleri, güçlü elektrik alanlarıdır. Çakraların tıkanması sonucu çeşitli rahatsızlıklar ortaya çıkar.[4]

“Çakraları açık veya kapalı” diye bir ifade kullanmak pek doğru olmaz. Önemli olan çakralardaki enerjinin dengede olmasıdır. Günlük hayatımızda, her bir çakrayı mükemmel bir şekilde dengelemek olanaksızmış gibi görünse de, hedef, mükemmellikten ziyade, her çakradan yayılan enerjinin farkına varmaktır.



Farkındalık ise, kişinin kendisini kayıtsız şartsız olduğu gibi kabullenmesiyle oluşur. Kayıtsız şartsız kabullenebilmek de büyük oranda dürüstlük ve cesaret gerektirir. Dürüstlük; kendimizi, tüm fiziksel ve ruhsal özelliklerimizle, yaptıklarımızla ve yapamadıklarımızla, korkularımız ve kaygılarımızla bir bütün olarak görebilmek, cesaret ise; bu gördüklerimizle yüzleşebilmek ve bunları dönüştürebilmektir.

Çakraların varlığını bilmek ve enerjisel etkilerini anlamak, yaşamımızın her anında, kendi varlığımızda uyumlu ve sağlıklı bir bütünlük yaratmak açısından son derece önemlidir.

Çakra sisteminin farkına varan bir kişi, bilinçli olarak kendinde hem fiziksel, hem de ruhsal yönden denge sağlar. Yaşamını daha bilinçli olarak yönlendirebilir, kendi hakkında en hayırlı olan kararları verebilir ve karşısına çıkan fırsatları değerlendirebilir.[1]

Çakra Tablosu

 1. Çakra2. Çakra3. Çakra4. Çakra5. Çakra6. Çakra7. Çakra
Çakra AdıKök çakra – temel çakra – kundalini merkezi – mulahadra çakraAlt karın çakrası – sakral çakra – hara – svadisthanaSolar pleksus çakrası – güneş sinirağı çakrası -manipuraKalp çakrası – anahataBoğaz çakrası – vishuddiÜçüncü göz (alın) çakrası – vishuddiTepe çakrası – taç çakra – sahasrara
RenkKırmızıTuruncuSarıYeşilMaviÇivit mavisiMor
Bulunduğu YerKuyruk sokumuKarnın alt bölgesiGöbek deliğinin iki parmak üstüİki göğsün arasıBoynun alt kısmıİki kaşın arasıBaşın tepesi
ElementToprakSuAteşHavaEterIşıkKozmik enerji
OrganlarOmurga, bacaklar, ayaklar, kemikler ve kalın bağırsak.Cinsel organlar, böbrekler, üreme organları, dolaşım sistemi, idrar yollarıSindirim sistemi, karın, mide, karaciğer, dalak, safra kesesiKalp, kan ve dolaşım sistemi, akciğerler ve bütün göğüs bölgesiGırtlak, boyun, kulaklar, soluk borusu, yemek borusu, kollar ve ellerGözler, beynin sağ ve sol lopları, alın ve şakaklarBeyin
HormonAdrenalin, neradrenalinÖstrojen, testosteronİnsülinTimusTiroksinHipofizEpifiz
Salgı BeziAdrenal bezleriYumurtalık, testisPankreasTimus, lenf bezleriTiroid (guatr) beziHipofiz beziEpifiz bezi
DuyuKokuTat almaGörmeDokunmaİşitmeDuyuötesi AlgılamaYedinci Duyu
NotaDo – “u” sesiRe –“oğu” sesiMi – “o” sesiFa – “a” sesiSol –“e” sesiLa – “i” sesi.Kalın si – “m” sesi
Şifa TaşıAkik, kırmızı mercan, yakutKehribarKaplangözü, amber, altınZümrüt, pembe kuartzLapiz, mavi kuartzAmetist, safirElmas, kuartz kristal
Teme DuyguKabullenmeYaratıcılık, hareket, değişimKararlılıkSevgiDürüstlük, iletişim merkeziSezgi, bilgelik, bilgiSınırsızlık, empati, birlik
Tıkanıklık DurumuŞiddet, kızgınlık, kendini ve başkalarını yargılama, öfke, güvensizlik, korku, yaşama karşı isteksizlik, kabızlık, hemoroit, pişmanlıkCinsel sorunlar, kıskançlık, ihtiras, suçluluk, keder, üreme organları ve idrar yolu rahatsızlıkları, belin alt kısmında rahatsızlıklarÖfke, stres, korku, kıskançlık, nefret, içe kapanma, ülser, şeker hastalığı, anomaxia (aşırı derecede yemekten kesilme) ve bulimia türü beslenme bozukluklarıAlınganlık, sevilmediğini zannetme, dışlanma korkusu, astım, tansiyon sorunları, MS, kalp ve akciğer rahatsızlıklarıDeğişime ayak uyduramama, içe kapanma, ifade güçlüğü, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı, boğaz ağrısı, guatr hastalığı Kuşkuculuk, dalgınlık, gerginlik, kıskançlık, unutkanlık, baş ağrıları, kabuslar, görme bozuklukları, konsantrasyon eksikliğiÖlüm korkusu, yabancılaşma, depresyon, kaynakla bağlantıların kesilmesiyle sezgi kanallarının tıkanması
Olumlu TavırBedeni tanıma, olduğu gibi kabul etme, yaşamdan zevk alma, dünyaya özgüven, toprak üzerinde yürümek, hareket etmek ve oturmakYaratıcılığınızı ifade edecek uğraşılar edinmek, cinsel zevkler, su içmek, yıkanmak, dokunmak, dans etmekDoğru nefes alma, anı yaşama.İlahi güce duyulan şükran, doğada yürümek, meditasyonKendini tanıma, doğru nefes alma, dürüst ifade etme, şarkı söyleme.Değişime, öğrenmeye, bilgi ve bilgeliğe açık olmak, sezgilerine güvenmek, meditasyonFarkındalık çalışmaları yapma, teslimiyet, doğa manzaralarını izleme.
Ana PrensipVar olma, yaşama içgüdüsüÜremeVar oluşun şekillendirilmesi, ifade.Hayatın akışına tam bir güvenle teslimiyet.Var oluşun seste yankısı.Var oluşun bilincine varma.Saf var oluş.
İfade“İstiyorum.”“Arzuluyorum.”“Mutluluk istiyorum.”“Sevmek ve sevilmek istiyorum.”“Özgürce iletişim kurmak istiyorum.”“Açıkça görmek istiyorum.”“Sadece OL’mak istiyorum.” [5]

1. Çakra (Kök Çakrası)

Kök çakra; alışkanlıklarımızın ve içgüdülerimizin merkezidir. Yaşamımızı sürdürmek için gereken beslenme, üreme, güvende kalma ve koruma güdüleri bu çakra tarafından yönetilir.

Bu çakra aynı zamanda, kabullenişin, kendi varlığımızı kabullenmemizin merkezidir. Eğer kendimizi tüm olumlu, olumsuz özelliklerimizle bir bütün olarak görüp, bu bütünü olduğu gibi kabul eder, sever ve eleştirmeyi, yargılamayı bırakırsak, hem beden, zihin ve ruh sağlığımız dengede olmuş olur. Hem de ailemizi, diğer insanları ve yaşamımızı olduğu gibi kabul etmeyi öğrenmiş oluruz. Birini kabul etmek için de mükemmel zamanın oluşmasını beklemeyelim. Çünkü bu zamanı hiç bulamayabiliriz.

Kök çakrası, insanın ürediği, soyunu devam ettirdiği düzeydir. Aile ve toplum bağları, ailede öğrenilen sadakat, güven, adalet ve dürüstlük ile inanç kalıplarına bağlılık bu çakranın enerjisi gereğidir.

Kök çakra, beden ve bedenin fiziksel fonksiyonlarıyla ilgilidir ve kişiyi yeryüzüne, maddi dünyaya bağlar. Dünyadan enerji alarak kendinde toplar, dönüştürerek bedene yayar ve bedendeki negatif enerjiyi de yere gönderir.

1. çakra, duygusal ve zihinsel sağlığın temelidir. Kişinin duygusal ve zihinsel uyumu da ailede başlar ve ilk sosyal çevre ile devam eder.

Kök çakra, diğer çakraların yaşam gücünün kaynağıdır. Kök çakrasındaki bir engelleme, tüm enerji sistemini, diğer çakraları da etkiler. Ayrıca, ayak tabanları ile dizlerin arkasındaki ikincil çakralar, kök çakrayla bağlantılı olduğundan, bu bölgelerdeki bir enerji dengesizliği kök çakrayı doğrudan etkiler. Kök çakradaki bir blokaj da buraları etkiler.

Kök çakra, doğu felsefesinde “kundalini merkezi” olarak geçer.

Bu çakranın enerjisi dengede olduğunda kişi, dünya yaşamına çok iyi uyum sağlar. Sarsılmaz bir güven duygusuna sahiptir. Kişi kendini güvenle dünya yaşamına açar. Hayata bağlı, iş ve okul hayatında başarılı olur ve yaşamdan keyif alır. Beden sağlığı yerindedir. Kişi kendini canlı ve enerjik hisseder. İstikrarlı ve sabırlıdır. Kök çakradaki enerjinin dengede olmadığı zaman kişide; ölüm kaygısı, biri ya da birileri tarafından terk edilme kaygısı, yaşamı sürdürememe kaygısı gibi kaygılar ortaya çıkar.

Eğer kök çakrasının enerjisi fazlaysa; Baskıcı ve sahiplenicidir. Özgürce, maddi-manevi alıp, vermekte zorlanır. Yemeğe ve içmeye düşkünlük, aşırı seks ortaya çıkar. Davranışları mesafelidir.  Bencil ve açgözlüdür. Tüm dert maddi olur. Kaybetme kaygısı, saplantılar, saldırganlık, gücenme, kızgınlık gibi duygu süreçleri yaşanır.

Eğer kök çakradaki enerji yeterli değilse;  Aşırı tedbirli davranır. Endişe ve güvensizlik hissi yoğundur. Yani dünya düzenine güvenme duygusu sarsılır. Deprem kaygısı gibi konular oluşmaya başlar. Kendi kabuğuna çekilir, yaşamdan keyif almaz. Eğer üstteki iki çakranın enerjisi de azsa, aşırı iştahsızdır. Bunun sonucunda fiziksel olarak çok zayıf olur. Eğlence ve seksle pek ilgisi yoktur. Sinirli ve tedirgindir. Cimridir.

Kök çakrasının özellikleri şöyledir:

✔ Omurganın sonunda, kuyruk sokumu bölgesindedir ve dünyadan enerji alır.
✔ Rengi; alev kırmızısı
✔ Elementi; toprak
✔ Duyusu; koku alma
✔ Notası; do
✔ Mantrası; lam
✔ Bedende etkilediği bölgeler; kan ve hücre yapımı, omurga, kemikler, dişler, tırnaklar gibi bedenin tüm sert bölgeleri, bacaklar, boşaltım sistemi, böbrekler, üreme organları, erkeklerde üreme, makat, kalın bağırsak.
✔ İlgili salgı bezi; böbrek üstü bezleri. Her iki böbreğin üzerinde yer alırlar. Burada üretilen önemli hormonlardan bir tanesi adrenalindir. Adrenalin hormonunun görevi, heyecanlandığınızda, korktuğunuzda ya da bir tehlikeyle karşılaştığınızda bedeni bu olağanüstü durumlara hazır hale getirmektir. Bütün bedeni alarm durumuna geçirerek daha güçlü ve daha dayanıklı olmasını sağlar.[1]

2. Çakra (Karın Çakrası, Sakral/Cinsel/Swadisthana)

Karın çakrası; cinsel enerjilerin, birbirimizle ve tüm yaşam şekilleriyle olan ilişkilerin merkezidir. Kişinin yaratıcı gücünün gelişimi ve ahlaki değerler bu çakranın konusudur. Karın çakrası, kalp çakrası ile bağlantılıdır. Bunların birinde blokaj varsa, cinselliği, aşkla birleştiremez.

Karın çakrasındaki enerjisi dengede olduğunda kişi; Başkalarıyla kolay ve etkili iletişim kurar. Kendi başının çaresine bakabilir. Yaratıcı yaşam enerjisini kolay algılar. Günlük hayatta yaşadığı sorunlara yaratıcı çözümler getirir. Cinselliğini dengeli ve rahat yaşar. Karar verme becerisine, risk alma yeteneğine sahiptir. Akraba, iş, para gibi kayıpların ardından ayakta kalabilme yeteneğine ve yeni bir düzeni oluşturma gücüne sahiptir. Karın çakrasındaki enerjinin dengede olmadığı zaman kişide; kontrolü kaybetmek, tecavüze uğramak, aldatılmak, cinsel iktidarsızlık, parasal kayıp ve yalnız kalma kaygısı gibi kaygılar ortaya çıkar.

Aşırı Faaliyet:  Aşırı otoriter, sahiplenici ve kontrol edici bir kişilik yapısı sergiler. Cinsel açıdan aşırı ihtiraslı veya aşırı hoşgörülü olur.

Enerjinin bloke olması: Bu çakradaki enerjinin yetersiz olması sonucu; suçluluk, duygusal felç, cinsel soğukluk ve iktidarsızlık oluşur. Utangaç, ürkek, kendini kötüleyen, kararsız, hassas kişilikler ortaya çıkar. Yaşamdan zevk almaz, dünya kişiye yorucu ve sıkıcı gelir.

Karın çakrasının özellikleri şöyledir:

✔ Kasık bölgesi ile göbek deliği arasındadır.
✔ Rengi; parlak turuncu
✔ Elementi; su
✔ Duyusu; tat alma
✔ Notası; re
✔ Mantrası; vam
✔ Bedende etkilediği bölgeler; leğen kemiği, kalça bölgesi, üreme organları, kadınlarda üreme, böbrekler, mesane, kalın bağırsak, apandisit, lenf sistemi, kan, yağ, mide suyu ve sperm gibi bütün sıvılar.
✔ İlgili salgı bezleri; erkeklerde erbezleri ve kadınlarda yumurtalıklar. Ergenlik çağına gelindiğinde, erbezleri testosteron hormonunu üreterek erkeklik özelliklerinin gelişimini, yumurtalıklar ise östrojen ve progesteron hormonlarını salgılayarak dişi özelliklerin gelişimini uyarır ve düzenler.

3. Çakra (Mide Çakrası, Solar Plexus/Güneş Sinirağı Merkezi/Manipura)

Burası kök çakrayla oluşan aile kimliğinden, bireysel kimliğe geçiş yeridir. İnsanın kişiliğiyle ilgili olumlu, olumsuz tüm özelliklerini temsil eder. Burada kişisel kimliğimizi buluruz.  Mide çakrası, otorite, başarı, güç isteği gibi egonun ihtiyaçları ile ilişkilidir. Duygusal bedenden direk olarak etkilenir. Duyguların merkezidir. Kişinin o anda hissettiği doğrudur. Kendimizle kurduğumuz bağlar, yani, kendimizi keşfetmek, sorumluluk, özgüven, saygı, kendimize olan inancımız ve karar verme yeteneği gibi konular bu çakranın enerjisi gereğidir. Ebeveynlerimizin ve çevremizin bize verdiği her türlü mesaj/telkin bilinçsizce burada saklanır. Buna paralel olarak da çevremizle kurduğumuz ilişkiler ve bunun bizde yarattığı duygusal etkiler, hazmedemediklerimiz, ilişkilerin sürekliliği, kendimizde ya da başkalarında hoşlandıklarımız ve hoşlanmadıklarımız üzerine odaklanır.

Üçüncü çakranın enerjisi dengede olduğunda kişi başkalarının duygularına da önem verir. Enerji doludur ve yaşamında dengeyi sağlar. Kişi güçlü bir iradeye sahiptir. Kendisine güvenir ve saygı duyar. Başkalarının onayına ihtiyacı yoktur. Sorunlarda çözüme odaklanma becerisine, seçim yapma ve iç sesini izleme kapasitesine sahip olur. Mide çakrasındaki enerjinin dengede olmadığı zaman kişide; özgüven eksikliğinin yarattığı başarısızlık kaygısı, reddedilme kaygısı, fiziksel görüntüsüyle ilgili kaygılar, eleştirilme ve yanlış karar verme kaygısı gibi kaygılar ortaya çıkar.

Aşırı Faaliyet:  Başkalarını kontrol altına almak ve her şeyi dilediği gibi idare etmek ister. Rahatsız olduğu her duyguyu, özellikle öfkeyi bastırır ve sonuçta anlık patlamalar yaşanır. Sabit fikirli ve hırslı olur. Mükemmeliyetçi ve işkoliktir.

Enerjinin Bloke Olması: Yaşadıklarından dolayı, hayal kırıklığı içinde, öfkeli ve stresli olur. Kendini içine kapanık, uyuşuk, kırgın hisseder. Çok kolay etkilenip, üzülür. Dağınıktır, konsantrasyon eksikliği çeker. Düşüncelerini eyleme geçiremez. İştahsız olur veya normal dışı yemek yer. Eleştiriye aşırı duyarlıdır, özgüven eksikliği olur. Dedikodu yapar. Yaşamak için mücadele etme yeteneğinden yoksundur. Yaşam ona hiçbir şey ifade etmez.

Mide çakrasının özellikleri şöyledir:

✔ Göbek deliğinin biraz üstünde, göğüs kafesinin altındadır. Ve güneşten enerji alır.
✔ Rengi; parlak sarı
✔ Elementi; ateş
✔ Duyusu; görme
✔ Notası; mi
✔ Mantrası; ram
✔ Bedende etkilediği bölgeler; bel bölgesi, sindirim sistemi, mide, safra kesesi, karaciğer, dalak, pankreas, böbrekler, otonom sinir sistemi (istem dışı), ince, kalın bağırsak, onikiparmak bağırsağı.
✔ İlgili salgı bezi; pankreas. Pankreas, midenin arkasında yer alır. Bedendeki karbonhidrat ve şeker metabolizmasını düzenleyen, kandaki şeker miktarını ayarlayan insülin hormonunu salgılar.[1]

4. Çakra (Kalp Çakrası, Anahata)

Kalp çakrası sevgi ve şefkatin merkezidir. Başkalarından hoşlanma yeteneği ile kişinin sevgiyi alabilme ve verebilme yeteneğini ve bağışlama-affetme yeteneğini barındırır. Kalp çakrası kişinin sevgi, şefkat, güven, merhamet, kıskançlık, öfke, endişe gibi duygusal tepkileri üzerine odaklanır. Dolayısıyla kişinin duygusal bedeni ile bağlantılıdır.

Bu çakra enerjisi dengede olduğunda; Bir başkasını olduğu gibi kabul edip, sevdiği için onu bağışlamakta da zorlanmaz. Birini olduğu gibi kabul etmek ve bağışlamak onun yaptıklarını onaylamak demek değildir. Sadece o kişinin neden olduğu olumsuz duygularla enerji bağınızı kesmeniz, artık o kişiye ya da olaya enerji akıtmamanız, acı çekmemeniz, öfkeden kurtulmanız demektir. Başkalarını ve gerektiğinde kendinizi bağışlayarak, bağışlamanın şifa verici enerjisini kullanmak sizi özgür kılar ve içsel huzuru elde edersiniz. Diğer çakralarla uyum içinde olan bir kalp çakrasına sahip kişi için, sevgi, şefkat ve iyiliğin sınırı yoktur. Gönül gözü açık olan kişi egoyu verimli kullanır. Sosyal sebepleri önemser hale gelir (dünyanın sorunları; orman yangınları, çevre kirliliği, ölen balinalar, fok balıkları gibi). Kalp çakrasındaki enerjinin dengede olmadığı zaman kişide; sevdiği birini ya da bir şeyi kaybetme kaygısı, dışlanma, yalnızlık, terk edilme ve aldatılma kaygısı gibi kaygılar ortaya çıkar.

Aşırı Faaliyet: Eleştirici, huysuz, aşırı sahiplenici, manik depresif bir yapı ortaya çıkar. Duygusal iletişimde kopukluk yaşar. Koşullu sevgi hali ortaya çıkar. Sunulan sevgiyi alma yeteneğinden yoksundur. Sevecen davranışlar ve merhamet kişiyi rahatsız eder. Katı ve inatçı olur.

Enerjinin Bloke Olması: Kalp çakrasındaki enerji bloke olmuşsa, kendini ve başkalarını affetmekte zorluk çeker. Aşırı duyarlı ve başkalarının sevgisine karşı bağımlı bir kişilik oluşturur. Bu yüzden de sürekli başkalarına bir şeyler verme ihtiyacı duyar. Aşırı vericidir. Kayıtsız, acımasız, soğuk, kıskanç, nefret dolu durumlar içinde olur. Şüpheci olup, her şeyin arkasında bir neden arar. Değişikliklerle başa çıkamaz. Kaygılarıyla ve korkularıyla yüzleşme cesaretine sahip değildir.

Kalp çakrasının özellikleri şöyledir:

✔ Kalp çakrası iki göğsün arasında, kalbin hizasındadır.
✔ Rengi; yeşil (şifa), çevresi pembe (sevgi ve şefkat)
✔ Elementi; hava
✔ Duyusu; dokunma
✔ Notası; fa
✔ Mantrası; yam
✔ Bedende etkilediği bölgeler; kalp, akciğerlerin altı, göğüs kafesi, göğüsler, diyafram, solunum sistemi, omuzlar ve kollar, deri, bağışıklık sistemi, kan ve dolaşım sistemi.
✔ İlgili salgı bezi; timüs. Timüs bezi kalple aynı hizada olup, troid bezinin hemen altında bulunur. Bağışıklık sistemini destekler ve güçlendirir.

Pratik Çalışma: Her gün, bir elinizi yumruk yaparak timüs bezinin üzerine (bağrınıza), 20-25 defa hafifçe vurun. Böylece bağışıklık sistemini güçlendirmiş olursunuz.[1]

5. Çakra (Boğaz Çakrası, Gırtlak/Vishuddha)

Boğaz çakrası insanın, irade, ifade ve iletişim yeteneği ile gerçeği yansıtabilmenin merkezidir. Bu çakra kişiye iradesini nasıl kullanacağını öğretir. Yaşamında iradesi üzerinde kontrol sahibi olmasını sağlar. Yaşamımızın her ayrıntısında seçim yapmak durumundayızdır. Yaşam boyunca yapılan her seçim de kişisel irademiz ile olur. Hem alt, hem de üst çakralarla bağlantısı vardır. Çakraların dilidir. Hem başkalarını, hem de kendi iç sesimizi dinlemek, bu çakranın enerjisi gereğidir.

Uyumlu çalışan bir boğaz çakrasıyla, düşünceler ve duygular özgürce, net bir şekilde, dürüstçe ve cesaretle ifade edilir. Kişinin sesi gür ve konuşması akıcıdır. Kullandığı sözcüklerin gücünün farkındadır. Sözlerden yayılan enerjinin bedeninde, zihninde ve ruhunda yaratacağı etkilerin bilincindedir. Karın çakrası da dengeli ise, kişi yaratıcılığını hem sözle, hem de spor ya da sanat dallarının biriyle özgürce ifade edebilir. Hayır diyebilme ve ihtiyacını söyleyebilme cesaretine sahiptir. Kendisine ve başkasına karşı dürüsttür. Yalan söylemez. Kendisine ya da başkasına verdiği sözü tutar. Sözünün eridir. İtirafta bulunma cesaretine sahiptir. Boğaz çakrası yoluyla gerçekleşen bu eylemle, kişi olumsuz düşünce kalıplarından ve korkularından da arınmış ve rahatlamış olur. Boğaz çakrasındaki enerjinin dengede olmadığı zaman kişide; yargılanmak kaygısı, kişisel ve mesleki ilişkilerde söz hakkı ya da seçim gücünü ve kendi irade gücünü kaybetme kaygısı gibi kaygılar ortaya çıkar.

Aşırı Faaliyet:  Bu çakranın enerjisinin dengesi bozulduğunda kişi ifade ve iletişim gücünü, başkalarının ilgisini çekmek ve kandırmak üzere kullanır. Üstün olma çabası içindedir. Kaba ve soğuk konuşur. Ses tonu çok yüksektir. Küstah ve alaycıdır. Tartışmış olmak için tartışır. Anlaşmazlıklardan hoşlanır.İnkar ve yalanlama yoluna gider. Sabırsız ve sorumsuz olur.

Enerjinin Bloke Olması:  Boğaz çakrasındaki enerji yetersiz olduğunda, kişi kendini özgürce ifade edemez. Duygu ve düşüncelerini yeterince açıklayamama gibi bir yapı oluşur. Kekeleme baskındır. Kendine güvenmez, korkak, ürkek, utangaç, sessiz ve eziktir. Kendinden ve gerçeklerden kaçar, irade zayıflığı görülür.

Boğaz/Gırtlak çakrasının özellikleri şöyledir:

✔ Boyun ile boğaz arasındaki çukur bölgededir.
✔ Rengi; açık mavi
✔ Elementi; eser (kainattaki boşluğu dolduran, havadan hafif olan, ısı ve ışığı ileten cevher)
✔ Duyusu; işitme
✔ Notası; sol
✔ Mantrası; ham
✔ Bedende etkilediği bölgeler; boyun omurları, omurilik başı, boğaz, çene, dişler, ağız, dil, tükürük bezleri, kulaklar, burun, ses telleri, nefes – yemek boruları, akciğerler, bronşlar, kollar (bedendeki dengedir, denge bozulduğunda kollar ağrır) .
✔ İlgili salgı bezleri; tiroit ve paratiroit. Tiroit bezi, gırtlağın hemen altında, nefes borusunun iki yanında yer alır. Salgıladığı hormonla sağlıklı ve dengeli bir yaşam için vücut metabolizmasının hızını ayarlar. Paratiroit bezi, kemiklerdeki ve kandaki kalsiyum miktarını dengeler. Kalsiyum ve fosfor metabolizmasını düzenler.[1]

6. Çakra (Alın Çakrası, 3. Göz, Zihin, Ajna)

Alın çakrası; yüksek benliğimizle irtibatımızın sağlandığı ve sezgilerimizin kaynağının bulunduğu merkezdir. Bağlı olduğu organlar; gözler, burun, beyincik, hipofiz bezi, bellektir.[4]

Alın çakrası bilinçlenmenin ve bilgeliğin merkezidir. Bilinçli olmak; bizi yoran, üzen, kısıtlayan düşünceleri ve inançları değiştirmek için önümüze çıkan fırsatları değerlendirmek demektir. Geçmişe takılı kalmadan ya da gelecekten endişe duymadan, anı yaşayabilmek, her günün değerini bilmek ve bu farkındalıkla var olmaktır.

6. çakraya genellikle “üçüncü göz” de denir. Burası sezgisel gücün (yaşananların yaşanma sebeplerinin fark edildiği) merkezidir. Kişinin zihinsel bedeni ile bağlantılıdır. Kişisel iradenin, Tanrısal iradeye teslimi bu çakranın enerjisi gereğidir. Uzaktan şifa vermede en önemli çakradır. Meditasyonda konsantrasyon merkezidir.

Alın çakrasının dengede olması durumunda kişi; kolaylıkla rehberlik alır, duru görü, imgeleme ve konsantrasyon gücü artar ve iç farkındalığı olur, enerjileri hisseder. Madde bağımlılığı, ölüm kaygısı (ki varsa, kök çakra ve alın çakrası birlikte çalışılır) ortadan kalkar. Hafıza ve irade gücü artar. Kendi içinde dengeyi sağlamak için, bir başkasına ihtiyaç duymaz. Yaşantısı, olumlu seçimler ve eylemler üzerine kuruludur. Alın çakrasındaki enerjinin dengede olmadığı zaman kişide; gerçeklerle yüzleşme kaygısı ve başkalarının tavsiyelerine güvenme kaygısı gibi kaygılar ortaya çıkar.

Aşırı Faaliyet:  Bilimin ispatladığı şeyleri anlar ve kabul eder. Mantıklıdır. Soyut kavramları, bilgileri bilim ve gerçek dışı bulduğundan dolayı reddeder. Başına gelen şeyler için başkalarını suçlayan düşünce yapısında olur. Aşırı otoriter, kendini beğenmiş, kibirli bir yapı oluşur. Yargılayıcıdır.

Enerjinin Bloke Olması: Sadece gördüğünü algılar. Ruhsal gerçekleri reddeder. Yaşamın temel konuları üzerine odaklanır. Para, giyim, yemek, barınacak yer gibi. Zihinsel karışıklık yaşar, unutkanlık görülür. Amaçsızdır. Sorumluluk almak istemez. Kendi sezgilerine güvenmez. Anda yaşamayı beceremez.

Alın çakrasının özellikleri şöyledir:

✔ Altıncı çakra alnın ortasında, iki kaşın arasında yer alır.
✔ Rengi; lacivert / çivit mavi
✔ Elementi; –
✔ Duyusu; düşünme
✔ Notası; la
✔ Mantrası; sham
✔ Bedende etkilediği bölgeler; yüz, gözler, kulaklar, burun, sinüsler, beyincik, soğancık bezi, kafatası, merkezi sinir sistemi.
✔ İlgili salgı bezi; hipofiz. Bu bez beynin alt kısmında yer alır. Hipofiz bezi hormon sisteminin yöneticisi ve düzenleyicisidir. Bunun yanı sıra salgıladığı büyüme hormonu ile bütün organ ve dokular uyumlu bir şekilde büyüyüp gelişirler. Vücuttaki yağ, protein ve karbonhidrat metabolizmasını da düzenler. Yapılan araştırmalar sonucunda duygusal sağlığımızda ana etken olduğu anlaşılan serotonin (kendini iyi hissetme enzimi) salgısının üretiminden sorumlu olduğu saptanmıştır.[1]

7. Çakra (Taç Çakra, Tepe Çakrası, Sahasrara)

Taç çakrası (pembe); evrensel enerjiyi aldığımız yer olan tepe çakrayı yaşamımızdaki dengelerle de ilgilidir. Bağlı olduğu organlar; beyin, epifiz bezidir.[4] Bu çakra bizi “evrensel yaşam gücüyle” ve “ilahi varlığımızla” birleştirir. Evrendeki yaşam gücü enerjisinin, insan enerji sistemine giriş kapısıdır. Bu yaşam enerjisi, fizik beden dahil olmak üzere tüm enerji bedenlerini besler. Yüksek benlikle, ruhsal doğamızla doğrudan bağlantılıdır. Vizyon alma ve insan bilincinin çok ötesindeki sezgilerin enerji merkezidir.

Taç çakradaki enerjinin dengede olması, kişiyi birey kavramından, bütünlük kavramına ve teslimiyet bilincine taşır. Belirli kalıplara takılı kalmadan kendini yaşamın akışına bırakabilir. Tüm sorularının cevaplarının kendi içinde olduğunun farkına varır. Taç çakradaki enerjinin dengede olmadığı zaman kişide; ruhsal konulara ilişkin kaygılar, çevresindeki insanlar ve yaşam ile bağlantıyı kaybetme kaygısı gibi kaygılar ortaya çıkar.

Aşırı Faaliyet: Kişi kendi yarattığı bir hayal dünyasında yaşar ve bunun gerçek olup olmadığını anlayamaz. Kim olduğundan ve hayatta ne beklediğinden emin olamaz. Sürekli engellenmiş hissi oluşur. Denge bozulur. Bazen şefkatli, bazen çok kontrollü olunur. Yıkıcı ve depresif olur.

Enerjinin Bloke Olması: Son derece neşesiz, donuk, tepki vermeyen, içe dönük kişilik yapıları oluşur. Ukala olur. Üstün olmak için sergilediği davranışlarıyla kişileri kendinden uzaklaştırır. Duygusuzluk, amaçsızlık, aşırı belirsizlik oluşur. Ölüm kaygısı hakim olur.

Taç çakrasının özellikleri şöyledir:

✔ Yedinci çakra, başın tepe noktasında yer alır. Yukarı doğru açılır ve evrenden enerji alır.
✔ Rengi; mor, çevresi altın-beyaz
✔ Elementi; –
✔ Duyusu; duyu dışı algılama
✔ Notası; si
✔ Mantrası; aum
✔ Bedende etkilediği bölgeler; beyin, kafatası, sinir sistemi, iskelet sistemi, kas sistemi. Geleneksel olarak, bu çakranın enerjisi sadece beynin işleyişini değil, aynı zamanda sinir sistemi, iskelet sistemi ve dolaşım sistemi de dahil olmak üzere bedenin tüm önemli sistemlerini etkiler.
✔ İlgili salgı bezi; epifiz. Epifiz bezi melatonin hormonunu üretir. Melatonin güçlü bir antioksidandır. Bu da uyku düzenini, deriye renk veren pigmentin deri hücrelerinde yoğunlaşmasını ya da seyrelmesini ve de beynin yaşlanmasına sebep olan maddeleri önlemesini sağlar. Meditasyon ve yoganın epifiz bezini uyararak, melatoninin daha fazla üretilmesine neden olduğu da bilinmektedir.[1]

Kaynaklar

[1] http://www.evreninhediyesi.com/e-kitap/5.pdf
[2] http://rotaakademi.com/FileUpload/bs182936/File/usui_reiki_sev_ye_1_kitap_igi_.pdf
[3] S. VaanderVaart – V. Gijsen – S. N. Wildt, “Systemic Review of the Therapeutic Effects of Reiki”, The Journal of Alternative and Complementary Medicine, 2009, 15(11), s.1159
[4] Arş. Gör. Melike Demir – Doç. Dr. Gülbeyaz Can, “Reiki”, Sağlıkla (Hemşirelik Dergisi), Mart 2013, sayı: 2, s.56.
[5] http://www.sifacemberi.com/cakra.pdf
[6] Yrd. Doç. Dr. Hatice Yalçın – Ayla Işık, “Çocuk Eğitiminde Reiki Yöntemi”, International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 8/6 Spring 2013, s.772.

Visited 72 times, 1 visit(s) today

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir