Antik Roma’nın Ölüm Arenası: Colosseum

Colosseum’un bulunduğu yerde önceden İmparator Neron’un sarayı vardı. Ama onun bu gösterişli sarayı savurganlığı halkın isyanına neden oldu. Roma, Neron’un ölümünden sonra kanlı savaşlar yaşadı ve saray da yakıldı. Arkasından gelen imparator Vespasion, Colosseum’u işte sarayın bulunduğu alana inşa ettirdi. İnşaat 10 yıldan fazla sürdü. Vespasion’un oğlu Titus burayı M.S 80 yılında tamamladı. 100 gün ve gece süren açılış oyunlarında 5 bin hayvan ve yüzlerce insan kurban edildi. Colosseum’un mimarı bilinmiyor. Zira bir iddiaya göre Titus, kendisinden sonra bir daha böyle ihtişamlı bir yapı yapmasın diye mimarı hayvanlara yem olarak vermişti!

TEKNİK ÖZELLİKLERİ

50 bin kişilik, 80 kapılı bu devasa arenanın iç koridorları, içerideki insanların birkaç dakikada tahliye edilmesine olanak verecek şekilde tasarlanmıştı. Oturma düzeni toplumsal sınıflara göre ayarlanmıştı. Elbette ki en önler, soylular için, en arkalar da köleler için ayrılmıştı. Ancak köleler, gösteriler başlamadan önce soyluların yerlerine bir süre oturarak taşları ısıtırlardı! Roma mimarisinin en iyi örneklerinden birisi olan bu yapıdaki, dor, ion ve korint sütunlar birçok Rönesans mimarına ilham vermiş. Bugün yapıdaki gözle görünebilir boşluklar ise demir boşluklarıydı. Demirin pahalı olduğu dönemde, Romalılar yapıdaki bu demirleri söküp, eriterek silah yaparlarmış.

GLADYATÖRLERİN KANLI DÖVÜŞLERİ…

Buranın ünü, imparatorların hem kendilerini hem Roma halkını eğlendirmek için düzenledikleri gladyatör ve vahşi hayvan dövüşlerinden geliyor. İsmail Erbaş’ın kaleme aldığı bir yazıya göre gladyatör kelimesi, Roma ordusunun resmi piyade silahı olan ‘’gladius’’tan geliyor. Taşı bile kesebilecek kadar sağlam olan bu kılıcı kullanan kişilere de gladyatör deniliyordu.

AMAÇ KAHRAMANCA ÖLMEK!

Gladyatörler, kendilerini satın alan gladyatör okulu sahipleri tarafından eğitiliyorlardı. Fiziki kondisyonlarına göre kırmızı, mavi ve yeşil olmak üzere renklere ayrılıyorlardı. Çoğu savaş esiri köleler olan bu eski askerlere, ileri derece dövüş teknikleri ve anatomi dersleri verilirdi. Amaç dövüşte hayatta kalmaktı! Ölünürse bile bunu bir sanat gibi yapmak gerekti. Halka kendini acındırmadan, gururla ölmesini bilmek büyük erdemdi…

HEM İNSANLA HEM HAYVANLA DÖVÜŞ…

Dövüşler esasen 2 gruptu; insanla inansın dövüşmesi ve insanla hayvanın dövüşmesi…
İnsanla hayvan arasında, genellikle sabahları yapılan dövüşlerde arenaya salınacak hayvanlar, değişik yerlerden getirilen yırtıcılardı. Bunlar arasında aslanlar, kaplanlar ve gergedanlar, martılar vardı. Bu hayvanlar arenanın altındaki galerilerde günlerce karanlıkta aç olarak bekletilirler ve yukarı salınmadan önce de kızgın demirlerle dağlanarak daha da vahşi olmaları sağlanırdı. Sonunda beklenen an gelir ve arenanın ortasındaki ‘’mortal’’ (ölüm) denilen kapak açılır ve gladyatör yukarı çıkardı. Ardından ‘’ vital’’ (yaşam) kapağı açılarak vahşi hayvan arenaya salınırdı. Hayvan, binlerce insanın çığlıkları arasında gladyatörü yakalar ve yemeye başlardı. Hayvana karşı yapılan bir dövüşü kazanabilen gladyatöre ‘’rudis’’ denen tahta bir kılıç armağan edilirdi. Bu kılıcı kazanan kişi artık özgür sayılırdı. İsterse mesleği bırakıp yeni bir hayat kurabilir yada okulda kalıp öğretmenlik yapabilirdi. Ama rudis kazanan pek çok gladyatörün dövüşlere devam ettiği bilinirdi. Bu kişilere ayrıca bir de ‘’doctor’’ ünvanı verilirdi ki bu da ölümcül bir tehlikeye karşı savaşarak hayatta kalmasını öğretecek derecede iyi bilen kişi anlamına gelirdi…

VAHŞİ HAYVANLARA KARŞI

Öğleden sonraları yapılan insan insana olan dövüşlerde ise kaybeden kişi, imparatorun başparmağını havaya yahut yere doğru çevirmesiyle hayatta kalır ya da son darbeyi alarak yaşamını yitirirdi. Kazananın ise bir sonraki dövüşte sağ kalıp kalmayacağı belli değildi.

O dönemin gladyatör okulları gezici kumpanyalar gibi eyaletleri dolaşıp amfitiyatrolarda gösteriler yaparak, sahiplerine büyük paralar kazandırırlardı. Gidilen şehirlerde günler öncesinden yazılan ilanlarla dövüşler anlatılarak biletler satılırdı. Ricacılara ve alkışçılara bedava biletler verilerek de katılımın artması sağlanırdı.

Halkın bu gösterilere büyük ilgisi oluyordu. Devletler de gelişen bu sektörden memnundu. Zira bir yandan halk günlük sıkıntılardan uzaklaştırılıp, deşarj olması sağlanırken, öte yandan da amaç gençleri savaşçı ruha özendirmekti.

GLADYATÖRÜN SON AKŞAM YEMEĞİ

Ölüm dövüşüne çıkacak olan kişiye bir gece önce mükellef bir yemek verilirdi. Halka açık olan bu ziyafette gladyatör aile ve arkadaşlarıyla son kez biraya gelirdi. Yarın sağ kalıp kalmayacağını bilmeyen gladyatör, ölüm ihtimaline karşı vasiyetlerini açıklardı. Ailesi olmayanların tek vasiyeti ise genelde bir mezar taşı olurdu… Ziyafet bitip herkes gidince yalnız kalan gladyatörler, dua etmeye başlarlardı. Belki de yarın kendisini öldürecek arkadaşı için tanrıya yakarırdı!

Bu dövüşlere sadece esirler değil özgür insanlar, gönüllüler, para ve şöhret kazanmak isteyenler de çıkardı. Arenaya çıkan kim olursa olsun ölümü göze almış demekti. Hiç olarak ölmektense bir kahraman olarak ölüme meydan okuyarak ölmek cazipti çünkü

Arenaya çıkan gladyatörler dövüşe başlamanda önce, imparatora şunu söylerlerdi; ‘’Birazdan ölecek olanlar seni selamlıyor…’’

GLADYATÖR KANINDAN AŞK İKSİRİ

Tüm kadınlar bu kahraman gladyatörlere aşıktı, onlarla bir aşk kaçamağı hayal etmeyen Romalı kadın yok gibiydi.  Gençkızlar yataklarının başuçlarına onarlın isimlerini kazırlardı. Dövüşlerin hemen ardından Romalı kadınlar, kendilerini arenaya atarak, ölen gladyatörlerin kanlarından ve kasıklarından akan terlerden almaya çalışırlardı. Çünkü bunlarla yapılan bir aşk iksirinin erkeleri kendilerine aşık edeceğine inanırlardı. Kanı yada teri alınan gladyatör ne kadar güçlü ise iksirin de o kadar etkili olacağı düşünülürdü. Hatta bazı soylu kadınların bunun için büyük rüşvetler verdikleri

ÖLÜMDEN YAŞAMA…

Gladyatör dövüşleri haricinde, halk gösterileri, taklit deniz savaşları, hayvan avcılığı, infazlar, meşhur savaşların yeniden canlandırılması, klasik mitolojiye dayanan dramalar için de kullanılmış olan bu köklü mekan,  Roma İmparatorluğu’nun uzun zamandan beri ikonik sembolüdür. Roma’nın en çok turist çeken yerlerinden biri olan Colesseum, 7 Temmuz 2007 tarihinde, Dünyanın Yeni Yedi Harikası’ndan biri seçilmiştir.

Kullanıldığı 300 yıl boyunca 300 bin kişinin can verdiği bu arenada, günümüzde
dünyanın herhangi bir yerinde idam cezası kalktığında ışıklar 1 hafta gece gündüz açık bırakılıyor. Yani antik Roma’da ölümü temsil eden yapı, günümüz İtalya’sında ölüm cezasına muhalefetin simgesidir.

Eğer Roma’ya, özellikle de Colesseum’a gitmeyi düşünüyorsanız bizden uyarması;
burası dünyanın en çok hayalet görülen yerlerinden biri! En sık görülen doğa üstü olaylar ise, koltuklarda oturan Romalılar, kılıç ve tezahürat sesleri ve Colesseum’un girişinde nöbet tutan Romalı bir asker…

Facebook Notice for EU! You need to login to view and post FB Comments!
Visited 31 times, 1 visit(s) today

1 comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir