İçindekiler
Engin Arık … Türkiye’nin en önemli fizikçilerinden biriydi; 30 Kasım 2007 tarihinde Isparta’da düşen uçakta kaybettiğimiz bilim insanlarındandı.
Prof. Dr. Engin Arık, deneysel yüksek enerji fiziği alanında önemli çalışmalara imza atıyordu. Engin Arık’ın tanınmasında toryum madeninin ülkemizin enerji sorununa çözüm olabileceği yönündeki çalışmaları önemli rol oynadı. İsviçre’de bulunan CERN (European Center for Nuclear Research-Avrupa Parçacık Fiziği Araştırma Merkezi) laboratuvarlarındaki ATLAS ve CAST deneylerine katılan Türkiye heyetinin lideriydi. Engin Arık ve yolcuları ölüme götüren uçağın adı da Atlas’tı…
30 Kasım 2007’de Atlasjet Havayolları’nın İstanbul- Isparta seferini yapan bir uçak gece 3 sularında Isparta’da düştü. Aniden rotadan çıkarak düşen uçak, 1996 yapımı MD 8350 tipiydi. 50 yolcusu ve 7 mürettebatı bulunan uçakta Prof. Dr. Engin Arık ile ekibi de vardı. Uçaktan sağ çıkan olamadı. O günden beri uçakta bilim insanlarının olmasından ötürü “şüpheli” görülen kaza, yıllardır araştırılsa da şüphelere ilişkin netice alınamadı.
Engin Arık kimdir?
Engin Arık, ölümünden önce Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü‘nde Profesör olarak görevini yürütüyordu. Toryum madeninin enerji sorununa temiz ve ekonomik bir çözüm olabileceği yolundaki görüşleri ile tanınmıştır.
14 Ekim 1948’de İstanbul’da doğan Arık, Atatürk Kız Lisesi‘ni 1965 yılında bitirdi. Arık 1969’da İstanbul Üniversitesi’nden matematik ve fizik diploması aldıktan sonra, aynı üniversitenin Kuramsal Fizik Kürsüsü‘nde öğrenci asistanı olarak çalışmaya başladı.
Engin Arık, deneysel yüksek enerji fiziği alanında Pittsburgh Üniversitesi’nde 1971’de master (MSc) 1976’da doktor (PhD) unvanı aldı. Doktora çalışmasının ana temasını değişik elementler üzerine hyperon demeti yollanarak gözlenen rezonansları oluşturuyordu. 1976-1979 doktora sonrası araştırmacı olarak Londra Üniversitesi ve Rutherford Laboratuvarları‘nda hidrojen hedef üzerine yollanan pion demeti ile exotic delta oluşumlarını inceleyen deneylerde yer aldı.
1979’da Türkiye’ye dönerek Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü’ne girdi. Deneysel yüksek enerji fiziği alanında yaptığı çalışmalarla 1981 yılında doçent oldu. 1983’te, Control Data Corporation’da iki yıl çalışmak üzere üniversiteyi bıraktı ve ardından Boğaziçi Üniversitesi’ne dönerek 1988’de profesör oldu.
Arık 1997 ve 2000 arasında Viyana’da Birleşmiş Milletler’in bir kuruluşu olan Comprehensive Test Ban Treaty Organization‘da radionuclide görevlisi olarak çalıştı.
1990’dan sonra CERN‘deki çalışmalara katıldı. ATLAS ve CAST deneylerine katılan Türk bilim insanlarına liderlik yaptı. Arık deneysel yüksek enerji fiziği alanında yüzün üzerinde makale yayımlamış, yüzlerce atıf almıştır. Aynı zamanda Türk Ulusal Hızlandırıcı Projesi‘nin de yürütücülüğünü yapan Arık, 30 Kasım 2007 tarihinde Isparta’daki uçak kazasında hayatını kaybetti.
Arık, Boğaziçi Üniversitesi’nde kendisiyle aynı bölümde profesör olan Metin Arık ile evliydi ve iki çocuğu vardı.
2014 yılında yayınlanan Webometrics raporunda yer alan h-index’i sıralamasına göre, Türkiye’deki bilim insanları içerisinde ilk sırada yer almaktadır.
2007 Isparta uçak kazasında ölen bilim insanları
Kazada ölen bilim insanları kimlerdi? Prof. Dr. Engin Arık’ın yanı sıra yine Boğaziçi Üniversitesi’nden araştırma görevlisi Özgen Berkol Doğan, yüksek lisans öğrencisi Engin Abat; Doğuş Üniversitesi’nden Prof. Dr. Şenel Fatma Boydağ, Doç. Dr. İskender Hikmet, araştırma görevlisi Mustafa Fidan kazada yaşamını yitirenlerdendi.
Ekip, Isparta Eğirdir’de gerçekleştirilmesi planlanan Türk Hızlandırıcı Merkezi’nin Teknik Tasarımı ve Test Laboratuvarı’nın Kurulması isimli DPT projesinin IV. Çalışma toplantısına katılmak üzere uçağa binmişlerdi.
Hızlandırıcı projesi ve Türkiye’nin CERN’e üyeliği konusundaki çalışmaları nedeniyle Engin Arık ve ekibine suikast düzenlendiği, uçağının MOSSAD veya başka bir istihbarat teşkilatı tarafından düşürülmüş olabileceği iddiaları ortaya atılmıştır.
Engin Arık toryum madenine neden önem veriyordu?
Sadece deneysel yüksek enerji fiziği alanında yaptığı çalışmalarla sınırlı kalmayan Arık, Türkiye’de çok önemli rezervleri bulunan toryum madeninin enerji sorununa temiz ve ekonomik bir çözüm olabileceği ve olması gerektiği yönündeki görüşleri ve çalışmalarıyla tanındı. Bu doğrultuda, Türkiye’nin toryum ile elektrik enerjisi üretebilme olanağına kavuştuğunda trilyonlarca varil petrole eş değerde bir enerji kaynağının sahibi olacağını ileri sürdü.
Engin Arık, toryum hakkında, “Bildiğim kadarıyla, toryumun 21. yüzyılın en stratejik maddesi olması büyük bir olasılık. Eğer 2005 yılına kadar yapılması planlanan yeni tip nükleer enerji santralleri gerçekleşirse, toryum bir numaralı element olacak. Çünkü yeni tip reaktörlerde yakıt olarak kullanılacak. Eğer biz toryum ile elektrik enerjisi üretebilmek olanağına kavuşursak, bu trilyonlarca varil petrole eş değerde bir enerji kaynağı olacak.” demişti.
Engin Arık ve ekibinin ölümü
Suikast iddiaları yıllardır sürüyor
Akşam Gazetesi‘nden Devrim Tosunoğlu’nun 27 Aralık 2017 tarihli haberine göre, kazada şüpheli durumlar söz konusu.
Haberde Devrim Tosunoğlu, Isparta Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen FETÖ’nün Isparta yapılanmasından bahsediyor. Tamamlanan iddianameye göre, kazaya ilişkin ses kaydı bulundu. FETÖ’nün şirketlerinden olan ve hakkında soruşturma yürütülen Koza Altın İşletmeleri A.Ş.’nin Isparta temsilcisi tutuklu sanık Muammer Görgeç’in cep telefonundan çıkan 5 dakikalık telefon görüşmesi kaydında uçak kazasıyla ilgili şüpheli ifadeler yer alıyordu.
İddianamede, Muammer Görgeç’in cep telefonundaki ‘2014 01 17 085742’ nolu yaklaşık 5 dakika süren ses kaydında, Görgeç kimlikleri tespit edilemeyen iki erkek şahıs ile söz konusu uçak kazayla ilgili konuşuyor. Şahısların Muammer Görgeç’e, “Uçağı İsrailliler düşürdü, ölen akademisyenler toryum madeni üzerinde çalışıyordu, bu çalışmalarda görev alan 1 akademisyen uçakta yoktu, o akademisyeni bulup toryum madeni bölgelerini tespit edelim” dediği yönündeki haberler basında yer aldı.
Konuşmalarda geçen o akademisyen kim olabilirdi peki? Düşen uçağa ailevi nedenlerden dolayı son anda binmekten vazgeçerek, uçuşunu iki gün sonraya erteleyen bilim insanı Prof. Dr. Serkant Ali Çetin “O” akademisyen olabilir. İddialar bu yöndeydi.
Ayrıca TRT‘den Elif Akkuş’un 30 Kasım 2019 tarihli haberinde uçağın rotasına ilişkin şu ifadeler yer alıyor; “Isparta’ya giden uçakların güzergahı gölün üzerinden devam ediyor ve arkasındaki havaalanına iniyor. Ancak tarihler 30 Kasım 2007’yi gösterdiğinde böyle olmadı. Gelen uçak gölün üzerinden vadiye girdi. Önce ağaçları biçen uçağın kanadı kırıldı, daha sonra uçak parçalara ayrıldı. 57 kişi hayatını kaybetti.”
Eşi Metin Arık: “Engin ve bilim insanları en az dikkat çekecek şekilde ölüme gönderildi”
Milliyet‘ten Mert İnan Engin Arık’ın eşi Metin Arık ile görüşerek, dikkat çekici bir habere imza attı. Metin Arık, “Bana göre Engin ve bilim insanları en az dikkat çekecek şekilde ölüme gönderildi.” diyor.
Prof. Dr. Metin Arık, Milliyet’e, “WikiLeaks belgeleri yayımlanmaya başlayınca, sabotaj olduğuna kanaat getirdim. Wikileaks belgelerinde, kazanın yaşandığı günün akşamı, dönemin Sivil Havacılık Genel Müdürü Ali Arıduru’nun, Amerika Büyükelçisi’ni telefonla arayıp ABD ile olan işbirliğinin gizli tutulmasını istediği öne sürüldü. Mahkeme tutanaklarına giren bu iddiaya göre Ali Arıduru, ABD Büyükelçisi’nden, ABD’li uzmanların soruşturmaya yardım ettiğinin açıklamamasını istiyor” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Metin Arık, eşinin Türkiye’nin toryum yataklarını bildiği için değil, toryumdan nükleer enerji elde etme bilgisine ulaştığı için kurban seçildiğini öne sürüyor: “Rahmetli Engin, toryumdan nükleer enerji üretimine kafayı takmış durumdaydı. ABD ve İsrail, Türkiye’nin nükleer güç olmasını istemedi. Toryumun yüksek enerji hızlandırıcısı ile uranyum 233’e dönüştürülmesi üzerinde çalışıyordu. CERN’de yapılan deneylerde sistemin prensiplerini anlamıştı. Türk Hızlandırıcı Merkezi Projesi 2006 yılında bunun üzerine hayata geçmişti. Toryumu yakmak için proton hızlandırıcı gerekir. Eşim, proton hızlandırıcının yapılmasına öncülük edecek bilgiye sahipti. Projenin durdurulmasını isteyen bir el harekete geçti. Uluslararası Danışma Kurulu’nda yer alan bazı Türkler proton hızlandırıcı projesine karşı geldiğinden söz konusu proje kadük kaldı. Uluslararası Danışma Komitesi’nde, ABD’de görev yapanlar, isimler varsa görev yerleri, bağlantıları araştırılmalı. Proton hızlandırıcısından vazgeçtiğinizde toryumdan nükleer reaktör yapmaktan vazgeçmişsiniz demektir. Bana göre Engin ve bilim insanları en az dikkat çekecek şekilde ölüme gönderildi. Düşmeye hazır, arızalı bir uçakla sabotaj gerçekleştirildi. Sözlerim komplo gelebilir ancak karanlık noktalar aydınlatılmadıkça şüpheler devam edecek. Bugün Türkiye’deki pek çok nadir metalleri ayrıştıran işletmelerin bir köşesinde birikmiş toryum bulabilirsiniz. Piyasada toryum bulmak zahmetli bir iş değil. Toryumu, nükleer reaktör için kullanmanıza izin vermezler. Teknoloji olmadan toryumun hiçbir anlamı yok. Kritik olan bu elementi, Uranyum 233 haline dönüştürmeniz. Engin, bunun nasıl yapılacağını, yani sırrı bilen tek Türk vatandaşıydı.”
Dava, üzerinden 12 yıl geçtiği için 30 Kasım 2019’da zaman aşımına uğradı.
Engin Arık’ın bilgisayarı kayıp
Tüm şahsi eşyaları teslim edildi ama laptopun olduğu çantadan haber yok..
Isparta’daki uçak faciasında kaybettiğimiz Prof. Engin Arık’a ait bor madeni, toryum ve tüm diğer hassas çalışmaların kayıtlı olduğu laptopun kaybolduğu ortaya çıktı. Arık’ın eşi Prof. Metin Arık, “Tüm şahsi eşyalar teslim edilirken, laptopun içinde bulunduğu bavulla ilgili bir bulguya rastlanmaması bana garip geldi” dedi.
Isparta’da Atlasjet seferini yapan uçağın düşmesi sonucu yaşanan faciada, 6 bilim adamı hayatını kaybetti. Isparta’daki fizik kongresine katılacak bilim adamları arasında Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü’nden, “dünyanın sırlarını keşfeden” İsviçre’deki Avrupa Nükleer Araştırmalar Örgütü’nde (CERN) Atlas Deneyi’nin başında bulunan Prof. Dr. Engin Arık da bulunuyordu. Kazadan sonra tartışılan konulardan biri, Türkiye’nin geleceği için önem taşıyan çalışmalara imza atan, özellikle de bor ve toryum madenleriyle ilgili çalışmalar yapan Engin Arık ve 5 fizikçinin birden ölümünde bir kasıt olup olmayacağıydı. Arık’ın 43 yılını birlikte geçirdiği, tüm çalışmalarında birlikte olduğu hayat arkadaşı Prof. Dr. Metin Arık, ilk kez Yeni Şafak’a konuştu. Arık, özel yaşamı, uçak faciası, komplo teorileri, bor madeni ve CERN ile ilgili önemli açıklamalar yaptı.
BAVULDAN İZ YOKTU
Arık, eşinin eşyalarını almak için Isparta’ya gittiğinde tüm şahsi eşyaların kendisine verildiğini ancak içinde laptop bulunan bavula ait hiçbir bulguya rastlanmadığını söyledi: “Bütün çalışmalarının yer aldığı laptopun da içinde bulunduğu bavul kaybolmuştu. Halbuki olay yerinde bulunan eşyalarla ilgili çok titiz çalışılmıştı. Kuruşu kuruşuna banknotların numaralarına kadar detaylı bir liste çıkarmışlardı. Bu kadar özenle çalışılmasına rağmen, laptopun içinde bulunduğu bavulla ilgili hiçbir bulguya rastlanmaması bana garip geldi. O laptop olmayınca işleri toparlamak çok zor olacak.”
‘SIR CİHAZ’ YANINDA DEĞİLDİ
Eşinin Isparta’ya parçacık ölçmeye yarayan ve ‘fotütüp’ adı verilen ‘sır cihaz’ götürdüğü iddiaları için Arık, “Bu cihaz, CERN’den kendisine gönderilmişti ama yanında değildi” dedi. Arık, eşiyle Isparta’daki kongreye gitmeyi planladığını ancak son anda Ankara’daki başka bir toplantıya katılmak için bundan vazgeçtiğini anlattı. Arık, kazayla birlikte en küçük bir ihmalin ne kadar büyük bir felaketle sonuçlandığını öğrendiğini söyledi.
Atlas Projesi bana emanet
Eşinin ölümünden sonra CERN’deki Atlas Projesi’nin başına geçen Prof. Dr. Metin Arık, “Bundan sonra daha çok çalışmak için kendime söz verdim. Atlas Deneyi’nde daha önce de yer almıştım. Ancak işlerin çoğunu eşim yapıyordu. Zaten eşim beni bu projeye davet ettiğinde, ‘Sen ekibe katıl, tüm işi ben yaparım’ demişti, şimdi tüm iş bana kaldı” dedi.
Hayatının bundan sonraki bölümünü, adım adım eşinin hayallerini gerçekleştirmek için harcayacağını anlatan Metin Arık, “Atlas Deneyi, bu yaz ilk defa veri almaya başlayacak. Engin’in bunu görmesini çok isterdim, bu en büyük hayaliydi. Yine CERN ile Türkiye arasında üyelik için başlangıç olan bir iş birliği antlaşması olacak.
Engin bunu da göremedi. Engin’in hayallerinin gerçekleşiyor olması çok sevindirici ama onun bunları görememesi çok acı’ dedi.
Engin Arık’ın diğer en büyük hayalinin de rezervlerinin en az yüzde 70’i Türkiye’de bulunan bor ve toryum madenleriyle ilgili bir merkez kurulması olduğunu anlatan Prof. Dr. Metin Arık şöyle konuştu: “Bu konuyla çok ilgiliydi. Çalışmalar yapıyordu. Bundan sonra benim bir uğraş alanım da bu olacak. Çünkü dünya petrol rezervleri en çok 50 yıl sonra bitecek. Toryum savaşları başlayacak. Türkiye çok önemli bir ülke olacak. Bu konuda acilen bir şeyler yapmak lazım.”
Birinciyi merak etti
Metin Arık ile Engin Arık, 43 yıl önce İ.Ü Fizik Bölümü’ne kaydolduklarında henüz 17 yaşındaydılar. Hayatta hep birinci olmaya alışık olan ancak Fizik Bölümü’ne ikinci olarak kaydolan Engin Hanım, “Kim benden daha iyi olabilir” diye merak edip okul birincisi Metin Arık’la tanıştı. Ondan sonra hep birlikte oldular. Birliktelik hayat arkadaşlığına dönüştü. Arık aşklarını şöyle anlattı: “Engin hep, ‘Ben Metin’in fizikçi aklına aşık oldum’ diyordu. Ben de Engin’in gözlerine, bakışlarına aşık olmuştum. Birbirimizin ilk aşkıydık, hiç ayrılmadık. Kendimizi mesleğimize adamış insanlardık. Engin’in ölümünden sonra, her işimi ona bıraktığım için haksızlık yaptığımı düşünmeye başladım. Çünkü bir işi ona bırakmışsanız, gözünüz arkada kalmazdı.
Sabotaj diyemem ama kuşkular var
Prof. Engin Arık’ın en büyük hayali, Türkiye’yi CERN’e üye yaparak, önemli araştırmalara Türkiye’nin de dahil edilmesini sağlamaktı. Fakat uçak kazası Arık’ın hayallerine ulaşmasını engelledi. Eşi Prof. Metin Arık, kazadaki ihmallerini kendisini çok üzdüğünü belirterek, “Bu kaza, geri kalmışlığımızın bir örneği. Hiçbir ülkede uçmayan ve başka ülkelerin hurdaya çıkardığı, İran’ın bile ‘uçuş yapamaz’ diye geri gönderdiği uçağı biz uçurmaya çalışmışız. Sadece kazanın sorumlularına değil kendime de kızıyorum. Bir aydın olarak bu durumdan haberdar olmam, Engin’in o uçağa binmesini önlemem gerekiyordu. Ben de ihmalkar davrandım. Engin ve diğerleri uçmaması gereken bir uçaktaydı” dedi.
Uçağın düşmüş olabileceğine dair iddialara da değinen Arık şunları söyledi: “Sabotaj olduğunu söylersek kabahati başkasına atmış, kendi suçumuçu görmezden gelmiş oluruz. Bu kolay olandır. Ama yine de kaza için yüzde yüz ‘sabotaj değildir’ diyemem. Olabilir. Çünkü Engin Arık ve arkadaşları çok önemli projelerde çalışıyorlardı. Emin olduğum tek şey ise ihmalkarlık ve sorumsuzluk. Bu da benim içimi acıtıyor.”
AMERİKALI PSİKOLOG ‘BEN BİR KAHRAMANIM’ DİYOR
“Resmi kayıtlara göre o günkü meşum kazadan kurtulan yoktu. Ancak gayriresmi olarak bu uçaktan kurtulan bir kişi vardı” diyen Özkök şunları yazdı:
“Ve o kişi de Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi’ndeki Türk Hızlandırıcı Merkezi projesi toplantısına giden CERN ekibinin ‘yedinci’ üyesiydi.
Şimdi o yedinci bilim insanının hikâyesini öğrenmek için, o kazadan bir hafta öncesine dönelim.
O gece İstanbul’da bir evde genç bir karıkoca arasında tartışma geçmektedir.
Genç erkek, ertesi hafta Isparta’da yapılacak olan Türk Hızlandırıcı Merkezi projesinin yürütücü yardımcısı ve ekibin 7’nci üyesi Doç. Dr. Serkant Çetin’dir. Aslında CERN yedilisinin ertesi gün Süleyman Demirel Üniversitesi’nde katılacağı toplantının koordinatörü de odur.
Ancak psikolog olan eşi, Amerika’dan konferans vermek için davet ettiği bir meslektaşının karşılanması ve konferans hazırlıklarında ona yardımcı olmasını istemektedir. ‘Bu toplantı benim için çok önemli ve senin bulunmanı da çok istiyorum’ der.
Genç erkek sonunda karısının ısrarına dayanamaz. Arkadaşlarını arayıp ‘Ben öbür gün bir uçakla geleceğim ve toplantıya biraz geç katılacağım’ der.
Eşinin ısrarı onun hayatını kurtaracaktır.
Türkiye’ye gelen Amerikalı psikolog, ülkesine döndüğünde arkadaşlarına şunu söyleyecektir:
‘Ben orada bir fizikçinin hayatını kurtaran kahramanım.’
İşte o uçaktan kurtulan 7’nci bilim insanı bugün Prof. Serkant Ali Çetin’dir…
Belki kendileri kabul etmeyecek ama ben onlara ‘CERN Yedilisi’ diyorum.
‘CERN Yedilisi’nin hayattaki tek üyesi bugün Bilgi Üniversitesi’nde kurulan Yüksek Enerji Fiziği Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin başında bulunuyor.
Prof. Serkant Ali Çetin
ORADA BİR KADER VARDI
O kazada komplo teorilerini haklı çıkaracak bir şey yoktu. Ama o uçakta kaderin 7 kişiye oynadığı tuhaf bir oyun vardı.
Düşen uçağı World Focus’tan kiralayan Türk şirketinin adı “Atlas Hava Yolları”ydı…
CERN’in en önemli deneylerinden biri de ATLAS adını taşıyor. Bu CERN deneyinin bugün Türkiye koordinasyonunu Bilgi Üniversitesi’ndeki araştırma merkezi yapıyor.
Türk Hızlandırıcı Merkezi 2021’de açılıyor
TRT‘den Elif Akkuş’un 30 Kasım 2019 tarihli haberine göre, Prof. Dr. Serkant Ali Çetin, “Şu bir gerçek, Engin Hoca’nın özellikle kaza ile birlikte aramızdan ayrılmış olması sadece Türk Hızlandırıcı Merkezi ile ilgili çalışmalarda değil, Türkiye’de deneysel parçacık fiziği yüksek enerji fiziği çalışmalarında da kendisinin sayesinde edindiğimiz momentumu azalttı” dedi.
2021 yılında tam kapasiteyle hizmete açılması beklenen Türk Hızlandırıcı Merkezi’nin ilk projesinin kurulumu sürüyor.
Hürriyet Gazetesi’nden Özdemir İnce, Engin Arık ile bir söyleşi yapmış ve 28 Temmuz 2002’de yayımlanmıştı.
“Şimdilerde her derde deva görünen, dışarıya bağımlı olduğumuz doğal gaz da pahalı ve günün birinde bitecek. Kala kala bir rüzgár kalıyor. İyi de ya rüzgár esmezse ne olacak? Ben bu soruyu sorunca, masada, sağ yanımda oturan bir hanım ‘’Kurtarıcının üzerinde oturuyorsunuz ama haberiniz yok!’ diyor. Söz konusu hanım, Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü’nden Prof. Engin Arık, aynı zamanda Türkiye Fizik Derneği 2. Başkanı. Kurtarıcının adını söylüyor: Toryum.” diyen Özdemir İnce, söyleşisinde toryum madeninin neden önemli olduğuna yönelik sorulara Engin Arık’ın ifadeleriyle yanıt veriyor.
Toryum nedir?
Toryum, 1828’de Berzelius tarafından keşfedildi ve radyoaktifliği, 1898’de Marie Curie tarafından ortaya konuldu. Bu element, torit, torianit ve monazit gibi cevherlerin içinde bulunan ve uranyumdan üç kat daha fazla rastlanan metaldir. Doğal toryum, tümü radyoaktif olan izotopların bir karışımından oluşur. Toryum-232, bir kuluçka reaktörle, gelecekte elekronükleer sanayii için önemli bir enerji kaynağı oluşturabilecektir.
Engin Arık, İnce’ye verdiği söyleşide toryum madenini açıkladı: “Toryum, saflaştırıldığında alüminyum, çelik görünümünde bir element. Toprakta toryum oksit halinde bulunuyor. Dünya rezervlerinin yarıdan fazlası Türkiye’de, Batı Anadolu’da bulunuyor; Eskişehir, Sivrihisar, Beypazarı ve Kızılcaören yörelerinde…”
Dünyanın neredeyse tamamında 1071 bin ton bulunan toryum ülkemizde 800 bin ton bulunuyor
Dünyadaki ve ülkemizdeki rezervlerini kıyaslayan Arık, şöyle devam ediyor: “Avustralya’da 300 bin ton, Hindistan’da 290 bin ton, Norveç’te 170 bin ton, ABD’de 160 bin ton, Kanada’da 100 bin ton, Güney Afrika’da 35 bin ton, Brezilya’da 16 bin ton. Neredeyse bütün dünyada toplam 1071 bin ton, Türkiye’de 800 bin ton.”
Engin Arık, “Bildiğim kadarıyla, toryumun 21. yüzyılın en stratejik maddesi olması büyük bir olasılık. Eğer 2005 yılına kadar yapılması planlanan yeni tip nükleer enerji santralleri gerçekleşirse, toryum bir numaralı element olacak. Çünkü yeni tip reaktörlerde yakıt olarak kullanılacak. Eğer biz toryum ile elektirik enerjisi üretebilmek olanağına kavuşursak, bu trilyonlarca varil petrole eş değerde bir enerji kaynağı olacak.” sözlerini de Özdemir İnce’ye söyledi.
Söyleşinin ilerleyen bölümlerinde Arık, İnce’nin sorusu üzerine toryum madeninin çıkarılması ve işlenmesinden bahsetti: “Şu anda planlanan yeni tip reaktörlerin prototipinden söz edecek olursak; Yerin yaklaşık 30 metre altında, kurşun bir hedefin içinde bulunacak toryum. Bu hedefe dışardan, yeryüzünden hızlı protonlar gönderiyorsunuz. Bu protonlar kurşundan nötron üretiyor. Bu nötronlar da gidip toryumla birleşerek enerji üretiyor.”
Toryumun topraktan çıkarılması felakete yol açmaz
Toryumun topraktan çıkarılma sürecinde bir felaketin söz konusu olmayacağını ifade eden Arık, “Bizim rezervlerimiz zaten toryum-232. Yüzde yüz oranda, oksitlenmiş durumda toryum içeriyor. Kurşun hedef dediğimiz şey, içine toryum konulan bir muhafaza, bir kap. Silindirik biçimde, boru biçiminde olabilir. Üzerine hızlı protonlar gönderildiği için ‘hedef’ olarak adlandırılıyor. Bu tip reaktörlerin eskileriyle mukayese edilmesi mümkün değil. Kesinlikle patlama tehlikesi yok. Çernobil benzeri bir felaketin tekrarlanması mümkün değil. Radyoaktif kalıntı minimum nisbetinde. Bu da nötronlarla yok edilebiliyor. Reaktörün fişini çektiğinizde her türlü işlem duruyor. Doğa kirlenmiyor, minimum atıklar da uzun ömürlü değil.” demişti.
Özdemir İnce’nin uranyum madeninin tehlikesine (radyasyon yaymasına) karşın yıllardır kullanılması ancak toryumun neden tercih edilmediğine yönelik sorusu üzerin Arık, konuya açıklık getirmişti: “Toryum nedense iyi tanınmıyordu. Cenevre’de CERN laboratuvarında araştırma yapan, Nobel almış bir İtalyan fizikçi, Prof. Carlo Rubbia tarafından önerildi, 1993’te. Toryumun, uranyumun yerini alabileceği kanıtlandı. Dokuz yıl öncesine kadar toryumun bu tip bir reaktörde yakıt olarak kullanılabileceği bilinmiyordu.”
Prof. Dr. Engin Arık, toryum nükleer enerji reaktörlerinin çalışması durumunda Türkiye’nin elindeki toryumun ebediyen işleyeceğini söylemişti.
Kaynaklar;
Hürriyet – Cumhuriyetin 91’inci yılında 91 sembol kadın (2014)
Hürriyet – Özdemir İnce’nin Engin Arık ile söyleşisi ya da Özdemir İnce’nin websitesi
Akşam Gazetesi – Isparta 2007 uçak kazası
TRT – Elif Akkuş’un 20 Kasım 2019 tarihli haberi
Milliyet – Mert İnan’ın haberi 1 – 2 (devamı)
[…] alanlarımızın geleceği için madenciliğe kapalı alanların belirlenmesi ve bu alanların kanunlarla koruma altına alınması acil […]